Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.
Önceki yazılarımda da belirttiğim üzere Dostozan’ın Ankara da gurbette iken Kahramanmaraş’a özlemini anlattığı Maraş’a yazdığı mektup şiirlerinin serisini sizlere hatırlatıyorum. Dördüncü Mektup olan seride, günler, haftalar, aylar öyle bir özlemle geçiyor ki, Dostozan’ın Maraş’a olan özlemi sel olup akıyor sanki. 1-2-3 derken
Şiirlerinde de özlediği her ayrıntıyı tek tek anlatıyor, vurguluyor. Günlük yaşam tarzından, yörede yetişen meyvelerden, yapılan kahvaltı ve yemeklerden, gezdiği hasretini çektiği yer ve alışkanlıklardan öyle duygulu bahsediyor ki; Maraş aşığı olan, Maraş’ta yaşamış olup ta gurbette olan herkesin duygularına rehber oluyor. Duygularını Maraş ağzı ile anlatarak belki de kendi kendine özlemini bir nebze gidermeye çalışıyor. Bakalım 4. Mektupta ne anlatmış.
MARAŞ’A MEKTUP - 4
Bu kaçıncı mektup, sana saldığım.
Hiç cevap vermiyon ne oldu edem.
On beş sene oldu, gurbet kaldığım.
Hasretin içimde yol oldu edem.
***
Yaz gelende cibinliği kurdun mu?
Ağsu'ya enip de nergiz derdin mi?
Düştüm mü aklına, beni sordun mu?
Gurbet sırtımıza çul oldu edem.
***
Süllümü dayayıp dama çıkanda,
Puharı delînden çıkan dumanda,
Çok yakınım sana şorda, arhanda,
Kalemim emrine kul oldu edem.
***
Bağ zamanı maseremiz kurulur.
Üzüm depe depe edem yorulur.
İlan ilan; ıravanda durulur,
Sinide bekmezin bal oldu edem.
***
Çöküp eşikliğe oturuyon mu?
Samsalık, sucukluk goz kırıyon mu?
Bi kaç çuha bastık söz veriyon mu?
Nice diller duyduk lâl oldu edem.
***
Teneke küllükte duruldu suyum.
Ayrıldım Maraş'tan bozuldu huyum.
Yazmaynan tükenmez öyle doluyum,
Gözümde hasretin, mil oldu edem.
***
Ecer hememinde çimesim geldi.
Hapapı ayağma giyesim geldi.
Bülkeye sofrayı seresim geldi.
Eski günler hani, fal oldu edem.
***
Avratlar mezeri gurnada yıkar.
Evirir, çevirir suyunu sıkar.
Marhamayı alır, gurunur, çıkar.
Yanaklar açılmış gül olur edem.
***
Edem deyip bunca yıldır gezindim.
Derende çağlayıp akan selindim.
Ahır dağlarında esen yelindim...
Gönül yandı yandı kül oldu edem.
***
Payamlar çiçeğe durunca edem.
Deli yelden beni sorunca edem.
Güneş sufatına vurunca edem.
Morardı duluğun al oldu edem.
***
Sözü uzatmıyak, kesek kısadan.
Selama başlayak önce Mısa’dan,
Derdin büyüğü var dürter arhadan,
Gönül hasretinle deloldu edem.
***
Emmim ne alemde, notar bibim?
Beni sorarlarsa, işte garibim.
Tükendi sermaye, delindi cebim.
Nice dost bilirdim el oldu edem.
***
Gurbetin kahrını çekmeyen bilmez.
Milyoner olsan da derdin eksilmez.
Bir damla yaşını kimseler silmez.
Bizdeyse gözyaşı, sel oldu edem.
***
Peki derdin nedir öyliyse deme.
Him taşı düşüyor sanki belime.
Anlatmaya yetmez üçbeş kelime.
Dert, ufak çırpıyken dal oldu edem.
***
Tüysüz bir çocuktum, çıkmıştım yola.
Hiç pervam yok idi sağ ile sola,
Yaş otuzbeş oldu, verildi mola.
Ağardı başımız, kel oldu edem.
***
Ne yazık ki başka kelam tükendi.
Daha kimi yazsam, selam tükendi.
Dert kumburlaştıkça çarem tükendi
Aklım havalandı yel oldu edem.
***
Velhasıl Hanifi bitir sözünü,
Gurbette felekle paylaş kozunu.
Sıkma hemşerini aşıp dozunu.
Nootak bu da yeni huy oldu edem.
DOSTOZAN-M.Hanifi SARIYILDIZ/1966-ANKARA
Kahramanmaraş’a, Maraş’ı bu kadar çok seven insanlar lazım. Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın. 25.07.2022