Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.
20 Aralık Rahmetli Babamın, Dostozan’ın 14.ölüm yıldönümü. 21 Aralıkta toprağa verdik. Ondört yıl oldu baba kaybetmenin acısını yaşayalı. İnancımızın öğrettiği “Her canlı ölümü tadacaktır” teslimiyeti ile Müslüman olarak her zaman hazırlıklı olmamız gerek. Lakin insanın beklemediği anda sevdiklerinden ayrılması acı oluyor. Baba, bizler için evin direği, atamız, her zaman saygı duyulması gereken büyüğümüz, danışılan, sözü dinlenilen, örnek alınan kişi vs.vs.vs.
Son anlarına kadar rahatsızlığını bize hissettirmeyen, her zaman dik ve inançlı bir duruş sergileyen, benim idolüm olan insandı babam. Babam kelimesini söylemek bile insana kuvvetli duygular veriyor. Hele bir de önüne canım kelimesi eklendiğinde ağzı doldura doldura “CANIM BABAM” dediğinde, aklından bile geçtiğinde, hele birde ahrete göç etmişse boğazı düğüm düğüm oluyor insanın.
Bizlere her zaman dik durmayı, inançlı, erdemli ve faziletli olmayı hedef gösteren, kendisi de o düstur üzerine yaşayan CANIM BABAMIZ mekanın cennet olsun. Aramızdan ayrılalı ondört yıl olsa da biz seni yanına gelene kadar sevgi, saygı, rahmet ve dualarla anacağız. Tabi sevgili eşin, hayat arkadaşın, senin yokluğuna dayanamayan meleğin, CANIM ANNEMİZİ de unutmayacağız. Aranızdaki sevgi, aşk o kadar güzeldi ki, çok insanın gıpta ile baktığına, hatta laf bile attığına şahit olmuştum.
İnsanlara bakış açısı, şiirlerinde DOSTOZAN mahlasını kullanması, dost’a olan düşkünlüğü anlatır. Hep veren olmuştur o, Dost hep veren, karşılıksız seven, vermesini bilendir çünkü. Şiirlerinde sıkça bahsetmiştir dosttan, sevgiden. Aşağıdaki dörtlükte, isteğinin hakk ın huzurunda vuslata ermek olduğunu ifade etmiştir.
Sevdamı ben teraziye vurmadım.
İncinen ben oldum karşı durmadım.
Gönül defterime tek yazdığım o.
Vuslata, ötede ermek muradım.
Biz sizleri hiç ayrı ayrı düşünmemiştik. Hepimiz sıramızı bekliyoruz. Allah (cc) kimseye evlat acısı göstermesin. Sözü çok uzatmadan ve sizlerden rahmetli babam ve annem için Fatiha isteyerek, şairin ölüme bakış açısını, inancını, Azrail’in aziz bir misafir olarak geldiğini, hakka çağırıldığını, o çağrının bir beste güzelliğinde olduğunu, dostlara kavuşma olduğunu ve çağrıya teslimiyetini anlattığı şiirlerini aktaracağım.
Dilim düğümlendi, elim bağlandı,
Acı, tatlı yıllar geride kaldı.
Azrail, kapıya geldi dayandı,
Aziz misafirdir, savamam gayrı.
Biz çocuklarını her zaman düşünmüş, hatta bizden habersiz belki de hastalığının verdiği rahatsızlıktan küçük küçük vasiyet şeklinde notlarda almıştır. Vefatından sonra notlarının arasında bulduğumuz kağıtlarda, çocuklarına ve torunlarına tavsiyeler ile yaşadığı acı tatlı hatıralardan esintiler bırakmış bizlere. O yazdıklarından birkaç kelime ne mükemmel bir baba ve koca olduğunu anlatıyor.
Sevgili çocuklarım…
Önce hepinizi çok sevdiğimi bilmelisiniz. Şu ana kadar gönlümde, birinizin öbürüne üstünlüğü olmadı. Hepinizi aynı sevgi ve aynı kaygıyla kucakladım. Sizlere bu satırları yazarken, hala aynı duyguları taşımaktayım. İsterim ki beni hep böyle hatırlayınız.
Sevgili yavrularım, sizlere, mal mülk bırakamıyorsam da, şerefli bir mazi, hayat bırakıyorum. Dileğim hep birbirinizi seviniz. Birbirinizi sevip koruyunuz. Oğullarım, sakın ola ablalarınıza saygıda kusur etmeyiniz. Kızlarım, sizler de hayattayken gördüğüm sevgi, muhabbet ve bağlılığınızı kardeşlerinizden esirgemeyiniz. İyi ve kötü (İnsallah kötü gününüz hiç olmaz.) günlerinizde birbirinize yakın ve destek olunuz.
Annenize gelince bildiğiniz gibi o çok hassas ve sevecen bir kadındır. Beklemediği ve ummadığı bir tavır karşısında ne kadar alıngan oldugunu unutmayınız. Bu nedenle, konuşmalarınıza, tavır ve hareketlerinize çok dikkat ediniz. Sakın kırıcı olmaktan çekininiz. İki tatlı sözle size kul köle olur. Zaten öyle değil mi? Şaka ve takılmak maksadı ile de olsa sakın kırıcı olmayınız. Sizleri ne denli sevdiğini benim kadar bilemezsiniz. O nedenle yazıyorum bunları. Bu satırları sizlere veda diye yazmıyorum. Dilerim yüce mevladan sizlerle daha uzun yıllar kalayım.
20 Aralık 2008 tarihinde babamı, 24 Eylül 2010 tarihinde de Annemi kaybettikten sonra bende duygularımı şiirsel şekilde ifade etmeye çalışarak aşağıdaki şiiri yazmıştım, her ikisine de rahmetler olsun, rabbim cennetinde buluştursun bizleri inşallah…
CANIM ANNEM VE BABAM
Yirmi Aralık 2008,
Babamın hayata veda ettiği gün…
Acı haberi anneme ben verdim.
Vermez olaydım, dilim kurusaydı.
Bir damla gözyaşı dökmedi annem,
Kurudu, günden güne eridi.
Beni bırakmayacaktın Hanifi,
Benden önce gitmeyecektin.
Dedi durdu.
Bu kadar mı severmiş insan,
Efsanelere konu olan aşklardan mıydı bu yoksa?
Babam anneme şiirler yazar,
Annem babamı ölümüne sever.
Ölümü bu kadar mı istermiş insan?
Ölüm çok mu güzel,
Maksat sevdiğinin yanına gitmek olunca?..
Peki, anne, sen yavrularını sevmez misin hiç?
Bizim seninle daha çok yapacağımız işler var…
Yaşamak istemiyor musun anne?
İncecik kaşları havaya kalkar,
Sesini çıkarmaya bile tenezzül etmez.
Hayat, yaşamak değersizdir artık annem için.
Yalvarırız çocukları, torunları.
Hadi hayata tutun, bırakma bizi.
Günler, haftalar ve Ramazan bayramı,
Tutunmadın hayata,
Seni sevenler, ziyaretine geldiği halde.
Bu kadar mı severdin babamı?
Ölüm bu kadar mı güzeldi Anne?
Ve….
Yirmi dört Eylül 2010,
Daha iki yıl olmadı Babama.
Nihayet kavuştun hasret duyduğun kocana.
Hani sevgililer gününde sana şiir yazmıştı ya:
“Evimde odamda açan çiçeksin,
Her gece yanımda yatan meleksin.
Mahşerde benimle dirileceksin,
Orda gerçek hayat yeniden başlar..”
İşte artık her gece yanındasın.
Sarıl doya doya, bizim yerimize de sarıl.
Siz gittiniz ya, boğazımız hep düğüm düğüm.
Bundan sonra bize düşen görev,
Sizin vasiyetiniz, boynumuzun borcu,
Kardeşler, gelinler, damatlar, torunlar,
Hep bir arada, hep beraber.
Dualarımız sizlerle, sevgimiz sonsuza dek,
Siz ise bekleyiniz bizleri,
Cennet bahçelerinde buluşana dek.
Atilla SARIYILDIZ
Tüm anne babalarımız için El-Fatiha,
Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın. 19.12.2022