Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.
Mübarek Ramazan ayında dahi İslam coğrafyasının kan ile sulandığı bir dönemdeyiz. Terörün acıması yok, özel günü yok. İslam Dünyası mübarek günlerde dahi ateş altında kan ağlamaya devam ediyor. Büyük! İslam devletleri ise sessiz. Dünyanın dört bir tarafında savaş değil katliam yaşanıyor. Türkiye bir yandan farklı cephelerde savaşıyor, bir yandan kafirden kaçan Müslümanlara kucak açıyor, bir yandan terör belası ile uğraşıyor bir yandan da vatan hainlerini yakalamaya çalışıyor. Çaresiz ve üzüntü içerisinde, bu zulmün durması için olanları Allah’a dualar ederek maalesef seyrediyoruz. Müslümanlara yapılan zulmün sınırı yok, insanlıktan çıkmış, hayvan bile denilmeyecek yaratıklar küçücük bebekleri hedef alıyor. Terör gencecik askerimizi, polisimizi haince katlediyor.
Bizler İslam kültürünü, Türk kültürünü, vicdanı, merhameti, atalarımızdan aldığımız terbiye, bilgi doğrultusunda kullanan ve gittiğimiz yerlerde de tatbik ederek huzur ve adaleti sağlayan bir neslin torunlarıyız. Söylenecek o kadar çok söz var ki, boğazımız düğümleniyor, gördüğümüz acılar karşısında sadece nefretle doluyoruz. İçlerinde iyi insanların, bizlerle bir olacak bizlere katılacak insanların olabileceği halklara karşı merhamet hissimiz azalıyor ve hatta kalmıyor. Bizler onlar gibi vahşi olamayız. Rabbim en iyisini bilir, ona sığınır yalnız ondan yardım dileriz. O kendine sığınanları başkasına muhtaç etmez. Yüce Allah’ım bütün iyi Müslümanları koru, Müslümanlara zulüm yapan toplulukları kahreyle, Amin.
Rahmetli Babam, DOSTOZAN-Mehmet Hanifi Sarıyıldız, Beyinsiz Akla Lanet Şiiri ile sanki bu günlere gönderme yapar gibi Osmanlı ve İslam kültürüne duyduğu özlemi anlatıyor. Sizlerle paylaşıyor Müslümanların ve tüm insanların huzur ve barış içerisinde yaşayacağı bir dünya temenni ediyorum.
BEYİNSİZ AKLA NALET
Viyana önlerinde şahlanışı atımın,
En mutlu hatırası olmuştu hayatımın.
***
Çelik bir hançer gibi, saplanıyor bağrıma,
Kalan ayak izleri, sarhoş kaldırımlarda.
***
Nal sesleri geliyor kulağıma, nereden?
Belki Yavuz dönüyor muzaffer bir seferden.
***
Belki de Yıldırım'dır, gururunun sesi bu,
Belki de Fatih Mehmet geziyor İstanbul'u.
***
Tuna'dan, Endülüs'ten aynı sesler geliyor,
Mısır, Tunus, Cezayir aynı sesi veriyor,
***
Akdeniz dalgaları sahile serilirken,
Acıklı bir bestedir, Cezayir’den yükselen.
***
Köpüren şu dalgalar, sesleniyor Oruç'a,
Yelkenli kadırgalar, hasrettir Barbaros'a
***
Ulaklar çıkmış yola, elde sultan buyruğu,
Dolaşırdı, Sırbistan ve de Arnavutluk'u.
***
Kalelerde gözcüler, ufukları tarıyor,
Komutanlar, krallar, Türk elçisi arıyor.
***
Bir akıncı beyinin ismi dudaklarımda,
Baygındır kaç prenses, yatak odalarında.
***
Malkoçoğlu mu desem yoksa Aydın, Bali mi?
Okşayan ipek teni bir şehzade eli mi?
***
Nerde kaldı diyorsun cömert Nil, azgın Tuna?
Giden akıncılardan, dönen var mı yurduna?
***
Nerede gök kubbeyi delen minarelerim?
Zulmün kan izlerini silen minarelerim.
***
Akdenizi göl yapan Barbaros, Turgut hani?
Titriyordu görmeden hepsi senin gölgeni.
***
Çağ açıp çağ kapatan Fatih'in torunları,
Ne hale soktu bizi şu Bizans oyunları?
***
Gerçeğin son ışığı, düştükçe karanlığa,
Korku beşik sallıyor, kaybolan sultanlığa.
***
Karanlığı kendine mesken tutan cüceler,
Yatak odalarında, çözüyor bilmeceler.
***
İşte batı dediğin kokuşmuş medeniyet,
Eski efendisine akıl veriyor hayret.
***
Yalnız onunla kalsa, para, teknik veriyor,
Benim kafa tasım da utancından eriyor.
***
Binlerce sene önce hikmetken bize Kur'an,
Diyor benim aklıma, utan halinden utan.
***
Feza kimin elinde varken miraç kandili?
Daha nice hikmetler, kim dilini yutmaz ki?
***
Beni benden koparan beyinsiz akla nalet,
Yarabbi, şu aklıma taze bir beyin naklet.
***
Ya bu başı bedenden ayır öyle gideyim,
Ya kendimi kendimden sorup da öğreneyim.
DOSTOZAN-1985
Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın.13.05.2019