Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.
Mübarek Ramazan ayını bu günden itibaren idrak etmeye başladık. Büyüklerimiz hep o eski ramazanlar, o eski bayramlar diyerek geçmişteki yaşadıkları güzelliklere hasret içerisinde bir özlem duyarlardı. Neden öyle söylediklerini yaşımızın genç olmasından herhalde anlamazdık. Sanırım bende o dönemlere geldim ki bazen aklımdan geçiyor ah o eski ramazanlar diyorum.
Kısaca anlatayım sizlere, küçüklüğüm her ne kadar nüfus cüzdanımda mahallem Yürükselim yazsa da Bahçelievler mahallesinde geçti. Trabzon Caddesi bizim mekanımızdı. Bahçelievler Cami ilk okumaya gittiğim camiydi. O zamanlar şehir sakin, araba yok denecek kadar az, apartmanlar ve Bahçelievler iç içe olduğundan ve bilgisayar, cep telefonu gibi teknolojik oyuncaklarımızın olmamasından dolayı mahallenin çocukları bir araya gelir akşama kadar değişik oyunlar oynardık.
Ramazan da çoğu çocuğun yaptığı gibi teravih namazına diye çıkar bazen kılar bazen kaytarırdık. Sahurda sıcak ekmek almaya Sütçü İmam çeşmesinin arkasındaki caddede bulunan Atlas Ekmek fırınına gider, sıcak ekmeklerimizi alır mahalleye inene kadar bir tanesini mideye indirirdik. Velhasıl çocukluğumuzu doya doya yaşadık. Aradan yıllar geçip de görmediğimiz çocukluk arkadaşlarımızı yeni gördüğümüzde sanki oyuna ara vermişiz gibi birbirimizi kucaklıyor eski samimiyetle sohbete eskileri anarak başlayabiliyoruz. Maalesef yeni yetişen nesil teknoloji içerisinde sosyalliğini kaybederek, arkadaşlık mefhumundan uzak yaşıyor. Baba ve anne olarak bizlerde üzüntüyle seyrediyoruz.
Eski Ramazanların diğer bir özelliği de insanların birbirlerine olan saygısı, sevgisi, yardımlaşma, ikram ve davetlerle Ramazanın huzurunu yaşama çabaları idi. Lokantalar gazete kağıtları ile camlarını kapatır, oruç tutanların nefsi çekmesin diye; oruç tutamayanlar ise seferi olan, hasta olan, mazereti olanların yemek yerken dışarıdaki oruçlulara karşı mahcubiyetini gizlerdi. Çünkü İslam üzerine yaşayan bir topluluk olan bizler bu saygıyla yetiştirilmiştik. Öyle aleni olarak yollarda su içmek, yemek yemek, sigara içmek oruç tutanlara karşı saygısızlık sayılırdı.
Ben kendimi halen o neslin insanı gibi hissediyorum ve çocuklarıma da o terbiye ve saygıyı öğretmeye çalışıyorum. Daha akıl baliğ bile olmamış evladım oruç oruç yanımda gezerken, kafeteryalarda, sokaklarda koca koca insanları aleni şekilde hiç kimseden gizlemeye gerek duymadan yemesi, içmesi o çocuğa anlatması zor oluyorsa da başarılı olduğumu düşünüyorum ki evladım halen oruç tutuyor.
Rabbim beni ve tüm inananları inançları doğrultusunda Allah’ın (cc) istediği şekilde bir kul olarak ve evlat olarak yetiştirmeyi nasip etsin. Rahmetli babamda bizlere hayırlı bir evlat, hayırlı bir kul, hayırlı bir ümmet olmamız hususunda örnek ve öğretmen olmuştu. Ahirete göçmüş anne ve babalarımıza da bu mübarek ayda rahmet olsun, mekanları cennet olsun.
Yıllar öncede var olan ve babamın şiirsel şekilde anlattığı gençliği kaleme alış şeklini sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazmak istediklerimin ve düşündüklerimin kısa bir özeti gibi bir şiir.
BİLMEK İSTERDİM
Ne inanç, ne tasa, kaygı var sende
Ne işe yararsın sormak isterdim.
Hiç dinlenen var mı acep gölgende,
Söyle varsa eğer, görmek isterdim.
***
Mazinle hiç bağın kalmamış, neden?
Oruç tutar namaz kılardı deden.
Sen ise çıkmazsın meyhanelerden.
Bir amacın var mı, bilmek isterdim.
***
Her dem eğlencede, oyunda gözün,
İleriye dönük hiç mi yok sözün?
Kadın mı, erkek mi belirsiz yüzün.
O gerçek yüzünü görmek isterdim.
***
Giyimin, kuşamın hepsi yabancı.
Baktıkça beynime saplanır sancı.
Dostluğun, sevgin de hepsi yalancı.
Ne işe yararsın bilmek isterdim.
***
Saçlarında jöle ağzında çiklet,
Diyet, miyet derken oldun iskelet.
Neyime diyorsun vatan ve millet.
Ne işe yararsın sormak isterdim.
***
Göbeğine bile pırlanta takmış.
Kolunu sırtını döğmeyle yakmış.
Ayıp yerlerini açık bırakmış,
Ne yapmak istersin bilmek isterdim.
***
Göbekler dışarıda, balon kalçalar.
Burunda hırızma, dilde elmas var,
Eteklerde yırtmaç, kasığa kadar.
Ne açmak isterdin, bilmek isterdim
***
DOSTOZAN, usandı, bıktı yazmaktan.
Hep nefret etmiştir hulus çakmaktan,
Çıkmak istiyorsan bu bataklıktan,
Dürüstce sesini duymak isterdim.
***
Akıl terazimde tartmak isterdim
Eksileri, artı yapmak isterdim,
Bir bulmaca gibi, alıp karşıma.
Seni hece hece çözmek isterdim.
DOSTOZAN/ 20.07.2002
Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın.06.06.2016