Bu gece saat 00.47 civarında acil bir durum için çarşıya inmek üzere evden çıktım..
Dar bir ara sokaktan caddeye çıkmak için köşeyi döndüğümde, yolun kapalı olduğunu hayretle gördüm. Çünkü tam caddeye çıkış noktasına bir kamyon kum dökülmüştü.
Geri geri (anarya) zar zor çıkarak kendimi o girdaptan kurtardım ama, sorumlu bir vatandaş olarak (bunu yetkililere bildirmek) gerektiğini düşündüm.
Allah muhafaza; “yangın-hastalık-polisiye” bir vaka olsa insanların zorda kalabileceğinden hareketle Büyükşehir Belediye santralini aradım. 153 zabıtayı aramam önerildi. Aradım, bir mekanik ses karşıladı beni.. “Sesiniz hizmet kalitesi gereği kayda alınacak” demeyi unutmadı. “Şikayetin şuysa 1’i tuşla; şikayet buysa 2’yi tuşla, şikayetin falanca ise 3’ü tuşla” dedi mekanik ses.
Gerekli numarayı tuşladım ama; numara boşa düştü. Çünkü santral bozuktu..
Tekrar Belediye santralini aradım.. Bana kibarca (diğer hattan bağlamaya çalışayım ama, benim yapabileceğim bir şey varsa ben yardımcı olayım) dedi telefona bakan görevli. Olayı anlattım; (o işe yol bakar) dedi. (Bu saatte ‘yol’culardan kimse var mı ki?) dedim. (Nöbetçi var )dedi.. (Peki polisi aradınız mı?) dedi. (Niye ki?) dedim. (Polisi aradınız da, onlar mı belediyeyi aramanızı söyledi) dedi. (Yok) dedim. Ortada bir kamyon kum varsa bu işin belediyeyi ilgilendireceğini düşündüğümü söyledim.
(O zaman ben nöbetçi yol işlerini bağlayım) dedi ama, derken de; (şunları bunları söyle) diye de tembihatta bulunmayı unutmadı.
Ben de (sen bağla; ben ne söyleyeceğimi bilirim) dedim.
Nöbetçi (olmuyo ama) dedi.. (Olmayan ne?) dedim.
(Ben sana yardımcı olmaya çalışıyorum, sen dikine dikine konuşuyorsun) dedi.
Ben de; (sen daha dikine konuşanı görmemişsin) dedim. (Dikine konuşuyorum diye bağlamayacak mısın?) deyince, muhtemelen içinden (çattık belaya) diyerek (arkadaşları size yönlendireceğim) dedi. Bu arada (dikine konuşmuyor olsaydın şu anda seni gerekli yere bağlamış olacaktım) demeyi de ihmal etmedi.
Birkaç dakika sonra “Yol” işlerinden bir görevli beni aradı. Durumu anlattım. (Kum dökeni biliyorsan şikayetçi olmalısın) dedi. Yangın-hastalık-polisiye endişemi anlattım.. (Yapacak bir şey yok) dedi.
(Bu saatte neyin nöbetini tutuyorsunuz?) diye merak ettim. (Yol yapıyoruz) dedi. (Bir tekerlekli kepçende mi yok?) dedim. (Hepsi görevde) dedi.
Hikaye bu..
Gece yarısı yolu kapatarak sorumsuzluk örneği gösteren vatandaşa benim diyecek bir şeyim yok. İşin o kısmını yetkililere bıraktım.
Amma velakin; koskoca Büyükşehir’in “gece kapanan bir yolu açacak pozisyonu” yok mu?
Kapanan yol yüzünden istenmeyecek bir durum olsa bunun hesabını kim verecek?
Yolda yürürken arabamızın tekerine taş değse, mecazi olarak Başkan’ı suçlarız.. Bu konumda Başkan’ı suçlayacak değiliz. Her işe Başkan mı koşacak. Gece nöbetçi bırakılan yol işleri elemanına, yapacağı görevi iyi anlat(a)mayan, olabilecek bu gibi durumlarda ne yapacağını öğretmeyen Daire Başkanı ya da Şube Müdürü her kimse, direkt olarak bunlar suçludur.
Bu durumda; “Başkan Erkoç’un ekibin seçemediği” konusu yeniden gündeme gelmiştir.
Başkan Erkoç, şapkasını önüne alıp, bu durumu gözden geçirmeli, “adama göre iş değil, işe göre adam” prensibini işletime koymalıdır..
Hadi hayırlı geceler…..