Aslında bu yazımın başlığı ne olmalı diye epey düşündüm. Uğur Dilipak’la kavgam’a takıldım bir ara. Sonra dedim ki; ne kavgası. Benim kimseyle kavgam yok. Benim kavgam memlekete hizmet noktasında olanların ne yapıp yapmadıkları..
Ben yapması gerekenleri yapmayanların ensesindeyim. İşim bu. Bu nedenle benim Sayın Dilipak’la kavgam söz konusu bile olamaz. O zaman Bu olsa olsa Uğur Dilipak’ın hırçınlığı olur dedim (Hırçınlık yerine başka kelimelerde kullanılabilir ama)….
Niçin hırçınlık….
Öncelikle tekrar etmek istiyorum. Benim kavgam, yazılarım partiyle falan değil. Memlekete hizmet misyonu üstlenmiş yönetici geçinenlerin, asli görevini bırakıp çeşitli atraksiyonlara girmeleri ve memleket hizmetini unutmalarına yöneliktir.
Ben memlekete hizmet noktasını bırakıp iç hesaplaşmalara yönelenlere karşı yazdığım yazılara bu zamana kadar ses çıkarmayan, atamalara direkt karışan Ak Parti yönetiminin ikinci adamı olan Sayın Dilipak’ın, laf zülfiyare dokunması ile başlayan hırçınlığını çok merak ediyorum.
Bu zaman kadar olan yazılarda sesi çıkmayan Sayın Dilipak’ın, Miraç gecesi Yaşar pastanesi önünde söylediklerini inkar etmesini (Allah’ın huzurunda, eski vekil danışmanı Fatih Kılınçkıran’ın şahitliğinde-Sayın Kılınçkıran pozisyonu gereği tam karşısında cereyan eden bu konuşmayı duymadım deme hakkına sahiptir), Valilik bahçesinde bayramlaşmak için kendisine uzattığım eli bir iş adamının 15-20 cm uzağında, SEN TERBİYESİZ ADAMSIN diyerek hakaret ettiğini inkar etmesini, sonradan söylediği kıvırma söylemlerinden sonra normal karşılayabilirim.
Bu bir yapı meselesidir, karakter meselesidir.
Delikanlı adam söylediğinin arkasında durur.
Bakalım ne demiş Sayın Dilipak sosyal iletişim sayfalarında…
“Yener bey ben kimseye terbiyesiz demedim bir gün önce yazdığı yazı ile ilgili yorumunda benim konuşmadigim bir şeyi benim ağzımdan olmuş gibi yazmış bende kendisini bu durumun basın ahlaki basın terbiyesi ile bağdaşmadığını söyledim yazarsa doğru yazması gerektiğini söylediğinde suçluluk edasi ile farklı cümleler sarf etti bayram süresince nezaketi bırakmamak için ses çıkarmayacaktım ama olmadı. Yorumlarda görünen birilerinin tetikciligini asla yapmadim yapmayacagim. Kendimi ifade etmekten asla acizde değilim. Ben basinin her zaman özgür ve hur olmasi gerektiğini düşünüyorum ama basının olmayan şeyleri isnat etmeside ahlaki olmadığını düşünüyorum.”
Valilikteki olan hadise zaten bir anlık oldu. Hangi ara bu kadar lafı söyleyebildin, hangi ara bu kadar cümleyi düzgünce kurabildin. Senin orada neler söyleyip söylemediğini duyanlar var.
Kendini ifade edemediğin için, sana uzatılan eli TERBİYESİZ diye geri çeviriyorsun. Kem söz sahibine aittir.
Sosyal paylaşın sitesindeki yorumlarında Abid Vanlı zırvalıyor dediklerini daha gündeme getirmiyorum Sayın Uğur Dilipak..
Bu yazılı inkar edecek tarafında yok…
Sen terbiyesiz deyince farklı cümleler sarf ettim, doğru…
Dedim ki;
Bu kendini bilmez adam, nerde ne konuşacağını bilmeyen adam, memleket idaresine soyunmuş.
Orada bulunan dostlarım benim ağzımı kapatmaya çalıştılar. Aman burada olmaz diye.
Çünkü;
Sayın Dilipak’ın söylediği söz karşısında tepkimin büyük olacağını bildikleri için beni susturmaya çalıştılar.
Sana kim yazdırdıysa yukarıdaki yazıyı iyi laf etmiş ama, ev ödevini babasına yazdıran çocuklar gibi olmuşsun. Rahmetli ilk okul öğretmenim hayatta olsa senin kulağını çekerdi..
Nezaketi elden bırakmamak için ses çıkarmadım demişsin ya Uğur Bey…
Zaten bir kere nerenden çıktığı belli olmayan bir ses çıkardın, geride o çıkardığın sesin arkasında duramadın, yok ben onu demek istemedim de, bunu demek istedim diyerek kıvırma moduna girdin…
SÖYLEDİKLERİNİ İNKAR ETME….
SENDE MÜSLÜMANSIN BENDE MÜSLÜMANIN ALLAH’A ŞÜKÜR….
SENİ ŞERİATA DAVET EDİYORUM….
GEL GİDELİM MÜFTÜYE, KUR’AN-I KERİM’E EL BASALIM….
Partide bir çok insanın bildiği ve kulislerde konuştuğu bu olayı saklamanın gizlemenin bir anlamı yok.
Bu işin mağdurlarına payeler vererek susturmanın da bir anlamı yok.
Mızrak çuvalda gizlenmez..
Tamam bir hata oldu deyin itiraf edin işi kapatalım.
Ey Uğur Dilipak, deki; Abid Vanlı Ramazan ayından çıktık, seçim çalışmaları falan derken stresten bir laf ettim. De bunu amenna. İnkar yoluna gitme, mübarek günde yalan söylediğin için Allah çarpar.
Ama siz; bu makamlar bize ömür boyu kalacak diyerek, memleketE hizmet yerine birbirinizin kuyusunu kazmaya devam edin.
Bunu ortaya çıkaran gazeteciye de TERBİYESİZ ADAM diyerek haddinizi aşın.
Bu şarkı burada bitmez..
İşin vahim tarafı şu:
Şu ana kadar hiçbir parti yöneticisinden bir açıklama gelmedi.
Bunun anlamı şu..
Uğur Dilipak ulu orta yerde aklı sıra bağırıp çağırarak bu işin gazeteciyi korkutmak(!) kısmıyla görevli.
İl Başkanı Sayın Metin Doğan gayet medeni bir şekilde bayramlaşırken, arkasından Sayın Dilipak işin tetikçilik kısmıyla görevli.
Ne kadar korktum(!) Sayın Dilipak’ın sert sözleri karşısında..
İşin bir diğer vahim tarafı da, taa işin ilk başından bu yana, hiçbir vekilin bu işle ilgili bir girişiminin olmaması.
Bu işle ilgilenmesi gereken vekiller sanki başka şehrin vekilleri. Millet birbirini dinlesin, gitsin yeni seçilmiş başkana dinletip şunu yap bunu yapma desin, birbirlerinin kuyularını kazsın, memlekete hizmeti bir tarafa bırakıp kendi hizmetlerine baksın der gibi bir halleri var.
Yazılmasını istemiyorsan yapmayacaksın, yapıyorsan ceremesini çekeceksin.
Bu şarkı burada bitmeyecek…