Ne alaka demeyin, az bekleyip biraz okuyun, anlayacaksınız ne demek istediğimi….
Ben beni bildim bileli annem kronik mide hastasıdır. Bu yüzden şimdilerde uzak kaldığımız ata-baba ocağımızın bahçe-ahır gibi münasip yerlerinde, annem su katılmamış süt içsin diye sözüm ona hep inek beslemişizdir.
Daha sonraki yıllarda su katılmamış inek sütü annemin hastalığına kafi gelmeyip, yaş ilerleyince de hemşire-doktor-hastane muhabbetlerimiz başlamıştır.
Evdeki hasta kervanına babamda katılınca yaklaşık 10 yıldır, Özel’inden devlet hastanesine, Tıp Fakültesinden sağlık ocaklarına bizi tanımayan kalmamıştır.
Evdeki tüp’ün Pazar yada bayramlarda bittiği gibi, özellikle babamın ağrıları gece tuttuğundan, eski SSK hastanesi ve Yörükselim Devlet hastanesinin acil’i ile, yakın zamanlarda da Tıp acil bizi iyi bilir. Babamı gören doktorlar çoğu zaman hemşirelere bizi rahatlatan tedavi yöntemini tarif ederler. Çünkü abone hasta gelmiştir. Uzun yıllar devam eden günlük iğne vurulma turlarımızla birlikte, hemşire-hasta bakıcı gibi yardımcı sağlık personelinin iç dünyasını bilememekle birlikte, onların çalışma ortamına şahit olmuşluğumuzun haddi hesabı yoktur.
Birazdan aşağıda okuyacağınız Akın Ozan kardeşimin paylaşımından arakladığım, hemşire dünyasının tarifinde yer alan duyguları bilmemiz ve hissetmemiz elbette mümkün değildir ama, hemşirelerin zaman zaman sert çıkışlarını, hasta yakınlarının insanı çileden çıkartan davranışlarından sonra sergilediklerini de unutmamamız gerekir.
Son 10 yılında hemşirelerin bakımına çok ihtiyacı olan ve hala da olacak gibi görünen bir anne-baba’nın evladı olarak, hemşireler günün kutluyor ve hemşireler başta olmak üzere tüm sağlık teşkilatına Yüce Allah’tan sabır diliyorum (Parazit yapan birkaç kişi hariç)..
HEMŞİRENİN DÜNYASINDAN BAKIŞ..
Asık suratlı yanımızı gördünüz hep... Azrail'e pençeleşen yakınlarımız varken, nöbetlerde tedavi tepsisine damlayan gözyaşlarımızı hiç görmediniz...
Telefonda konuşuyor dediniz. Yavrularımızı varsa yakınımıza yoksa Allah'a emanet edip nöbete geldiğimizi düşünmediniz. Siz hiç 5 yaşındaki çocuğunuza telefonda sahanda yumurta tarifi vermediniz çünkü.
Çay içiyor, yemek yiyor dediniz. Çoğu zaman yemek saatlerini yoğunluktan kaçırıp Ramazan'da dahi soğuk yemekle oruç açtığımızı bilmediniz.
Tansiyon, şeker hastasıyken 24 saat nöbet tuttuğumuzu görmediniz. Tek hastanızı gece biriniz gündüz biriniz beklerken ve hatta yanında kalmaya bile tenezzül etmezken, bunlar 30 hastaya bir başına 24 saat nasıl bakıyor demediniz.
Tuvalete gitmeyi hep ertelediğimiz için birçoğumuzun üç kişilik mesanesi olduğunu, ayakta durmaktan hepimizin varisleri olduğunu, birçok meslek hastalığına sahip olduğumuzu ve tükenmişlik sendromu yaşadığımızı, günden güne sırayla her birimizin nur topu gibi bir depresyonu doğduğunu da asla düşünmediniz...
Hemşireyiz, ebeyiz, sağlıkçıyız doğru ama unutmamanız gereken bir şey yok mu? Bizlerde makine değil insanız...