İstanbul’dan bir arkadaşım aradı..
Hayırlı olsun dedi...
Hayrola dedim..
Bana hayırlı olan, benim bilmediğim, senin taa istanbullardan duyupda bana müjdelediğin ne ola ki dedim..
Sizin sanayiciler kendilerine bir iletişimci tutmuşlar dedi.
Ne gibi yani, nasıl dedim..
Dedi ki; Senin sanayiciler burdan, yani İstanbul’dan bir iletişim uzmanı ile anlaşmışlar, sizinkilerin reklamını yapacak, yönlendirecek, şu böyle olmadı, şöyle yapacaksınız, öteki de şöyle olmadı böyle yapacaksınız diye akıl-fikir verecekmiş dedi.
Memleketinizde basın yok mu, ulusal basın yayın organları yeteri kadar sanayicilerin haberini yapmıyor mu dedi.
Şöyle-böyle diyecek kimse yok mu memleketinizde dedi.
Üstelik bu iletişim danışmanlık firması, Maraş’a hiç gelmeyecek, eskilerin dumanla haberleştiği gibi, elektronik ortamda iletişim kuracak ve hiç bir şey yapmasa da, her ay 2 bin TL’yi alacakmış. Ve müdahil olduğu her haber veyahut organize içinde ekstra 5 bin Tl alacakmış dedi.
Tamam adamlar bu işin uzmanı olabilir, babası ajansı kurmuş onursal başkanlığa yükselmiş, kızı da ajans başkanı olmuş olabilir. Hatta bizim sanayicilerin danışması için görevlendirilen eleman Prof. olabilir, işinin ehli olabilir..
Lakin bu aklı kim verdi çok merak ederim.
Sanayicilerimizin iletişimine uzmanlık edecek firmanın müşteri portföyüne baktım, hepsi ticari kuruluş. Bir tane bizim sanayi odası gibi yarı kamu hizmeti veren, eşdeğer bir kurum yok..
Bunları duyunca aklıma Mehmet Balduk zamanında yaşadığımız bir olay geldi.
Yine Sanayi Odası’ndayız, yapılacak bir etkinlik için toplanmışız.. Balduk yönetimi bizim aklımızdan fikrimizden faydalanmak istiyor belli ki...
Bu iletişim işini akıl eden aklıevvel her kimse onun gibi biri çıktı dedi ki; “ulusal gazetelerin muhabirlerini davet edelim”.
Bende söz alarak; “Memleketimizde ulusal gazetelerin muhabirlerinin hepsi işinin ehli, cevval arkadaşlar.. Dışardan muhabiri davet etmek bunlara hakaret olur. Eğer sesinizi duyuracaksanız, ekonomi sayfalarının köşe yazarlarını çağırın” dedim..
Zamanın Başkanı Mehmet Balduk bu fikrimi tebessümle tasdik ederek; “Abid doğru söylüyor” dedi..
Bizi o zaman anladığı için bir kere daha teşekkür ettiğim Mehmet Balduk’a sağlık sihhat dileyerek, bizim sanayi odasının dışardan adam getirip burdakileri hiçe sayma çabası herhalde alışkanlıktır diye düşünüyorum.
Çünkü geçtiğimiz yılda; yine dışarıdan ve de Maraş’ta yaşamayan bir meslektaşımızı basın danışmanı yaparak, bize sövme (Çok afedersiniz) moduna girmişlerdi.
Eğer illa ki; bir iletişim uzmanı işimize baksın diyorsanız, o kadar uzağa gitmenize gerek yok..
Memlekette, bu işte çok başarılı(Mesele İstanbul görmesiyse), İstanbul’da yetişmiş, bu işin mektebini okumuş bir iletişim uzmanı var.
Hiç değilse para memlekette, memleketin çocuğunda kalsın.
Genel sekreter korkuyor mu?
Laf hazır Sanayi odasından açılmışken bir çift lafımda Sayın Genel Sekreter’e olacak..
Dün Nisan ayı meclis toplantısı için gittiğim sanayi odasında, park yerinde sivil plakalı bir araç gördüm. Oda’nın resmi araçlarının plakaları KS harf grubunda. Bu sivil araçta KS olunca, görevliye Başkan arabayımı değiştirdi dedim.
Yok abi, o araç genel sekreterimize tahsisli dedi. Ondan başkası binmediği için sivil plaka dedi.
Güzel, olabilir... Sayın Genel Sekreter işinin ehli olduğundan, Oda’ya gerek olduğundan ya da; anlaşma gereği araç tahsis edilmiş olabilir.
E kardeşim, temsil ettiğin kurumun diğer araçları resmi plaka olupda, sen sivil plakalı araca biniyorsan; ya resmi plakalı araca binmekten korkuyorsun ki; Burası Maraş, korkmana gerek yok.
Ya da kusura bakma; Başkanın resmi plakalı makam aracının olduğu kurumda sen sivil plakalı araca biniyorsan, çok havalısın....