İstifa ettiydin etmediydin, etikti değildi derken sana epey yüklendim Cevdet hocam.
Hoş sende bir gün ağzını açıp tek kelam etmedin, bildiğini yaptın.
Aday adaylık süreci bitipte aday olamadıktan sonraki dönemde, sana hiçbir birim bağlı olmadığı halde Belediyeye gidip milleti kendine güldürdüğün yetmediği gibi, birde açılışlarda boy gösterdin..
Tüm bunları geçtik, bir taraf ettik.
Belediyenin haber bültenlerinde İran’dan gelen heyeti senin kabul ettiğini görünce, “PES” dedim ben Cevdet Hocam.
Çünkü bu heyeti kabul görevini sen kendi başına alamazsın. Demek ki riyaset sana bu görevi verdi.
Bunu görünce deveye diken yararmış atasözünü hatırladım birden..
Artık bizim gazeteci tabiriyle senle uğraşmaktan vazgeçtim Cevdet hocam.
Yoksa daha; aday adaylığın süresinde Pianalitik dershanesine ait reklam duvarına astığın ve üzerinde “her tarafımız Ak” diye yazdığın boy boy afişin için, biz siyaset bilmeyiz diyen dershane vakfına kaç para ödedin onu soracaktım.
Belediyeye gelmeden önce idareciliğini yaptığın okul için 2014 senesine dair tasarlanan takvimle, belediyenin yaptırdığı takvimin tasarım çalışmaları aynı yerden çıkmış.
Bu işi okul mu avantaya getirdi, yoksa Belediye mi onu da soracaktım.
Şu belediye asfalt şantiyesi ile ilgili yaşanan krizde, işin sorumlusuna niye bu işle uğraşma diye telefon açtığını da, senle ne bağlantısı var diye soracaktım ama, artık sormuyorum Cevdet Hocam.
Normal şartlarda, seçimden önce yeni gelecek olan Başkana şirin görünmek için alttan alttan Mustafa Poyraz’ın kuyusunu kazdığın halde, ve bunu Mustafa poyraz bildiği halde, geri dönüşünde seni görevden almamış ya da alamamışsa, bu işi beni aşar ve dahi bozar diye yazmaktan vazgeçtim artık Cevdet hocam.
Kusura bakma, küçüklüğüme ver…