İlk tanıdığımda, hangi seçimdi bilemiyorum Hanefi Başkan’ın ofisinde karşılaşmıştık. Ortak dostlarımız vardı.
Önce biraz yadırgamıştım, Hanefi abinin ekibine yeni bir katılmış, nasıl biriydi, gıcık mıydı, ukalamıydı, adam mıydı değil miydi bilmiyoruz.
Çünkü Hanefi abinin ekibinde çok sıkıntılı adam olmazdı.
Zaman içerisinde muhabbetimiz ilerlediğinde, gıcıklık ukalalık gibi mefhumlar tamamen ortadan kalktı.
Adamlık kısmı zaten tavan çıktı..
İlk gördüğümüzdeki güler yüzlü hali ve hiç yükselmeyen sesi her karşılaştığımızda aynıydı.
Belediyede, dışarıda velhasıl hangi mekanda karşılaşıp sohbet ettiysek aynı sevecenlik ve masumiyetle hitap ederdi.
Kendisinden küçüklere bile kalkıp yer verir ve bunda da ısrar ederdi.
Sosyal belediyecilik hususunda ilkleri uygulayan 12 Şubat Belediyesinin, özellikle mahallelerde yaptığı etkinliklerde en başta durur ve gelenleri karşılardı.
Ve ceketinin düğmesi hep ilikli olur, zaman zamanda Şirin Baba hemen ceketin iliğini çözer; “Yav Başkanım kendine eziyet etme” derdi.
Mekanı cennet olsun Fatih Yoğurt’da her defasında gülerek; “Böyle daha iyi Mustafacım” derdi.
12 Şubat Belediyesinin eski binasına her gitmemizde açık olan kapısından kafayı uzatır, selam verirdik. Anında ayağa kalkarak mutlaka misafir etmek isterdi.
İlk hastaneye yattığını haberini, her cumartesi üniversiteden arkadaşlarla yaptığımız buluşmada Sedat Kazancı dayımızdan öğrendim.
Daha sonra ise, yine 12 Şubat Belediyesinin damataşlarından olan Ali Ünsal Başkandan durumunun iyiye gitmediğini öğrenmiştim.
Zaten 2 gün sonra da ebediyete irtihal ettiği haberi geldi.
Defin törenine gidemedim. Mekanı cennet olsun. Yüce Allah’ım ailesine Sabr-ı Niyaz ihsan etsin.
Eminim ki, böyle durumlarda herkese hakkını helal ederdi.
Benden taraf bir hakkım varsa canı Gönülden helal-i hoş olsun.