Ak Partide aday adayı bolluğu ve bunun neticesinde slogan bolluğu ve komedisi yaşanıyor.
Benim favorim 12 Şubat ruhu ile geliyorum sloganı ile eski imar Müdürlerinden Fahri Yiğitoğlu…
Bu sloganı çok mu aradı bilememde, İmar müdürlüğü olduğun zamanlarda bu ruh nerdeydi, yada bu ruhu çalıştırmayacak güçler mi devrede idi gibi soruların cevabını her halde almak mümkün değil.
Dertleriniz derdimiz, bilsin herkes ferdimiz diyen Yiğitoğlu’nun seçimden sonra en azından bir sakız fabrikasında tekerlemeci olarak iş bulacağından eminim.
En sade aday adayı afişi Mehmet Sabancı’nındı. Sadece durmak yok yola devam sloganı bence en güzeli iken, saygı duyup sevdiğim siyasetçiler kategorisinde her zaman yerini muhafaza eden Mehmet Sabancı’da her şey 12 şubat için diyerek işi basite indirmiş.
Genel Kültürünü her zaman takdir ettiğim yazıları ile millete ön veremeye çalışan Serdar Erdoğan Yılmaz’ında Büyük şehir için el ele verelim sloganı belli ki tıpkı aday adaylığı gibi o da aceleye gelmiş.
Ahmet Arıkan sizlerin ilgi ve desteği ile diyerek işin doğrusunu söylemiş. Çünkü ortada ciddi olmayan 146 proje ile geliyorum demek insanı seçmenin gözünde yüceltmez, küçültür.
Bunlar gözüme çarpanlar..
Uzaklardan çok sevdiğim bir ağabeyim aradı, aday adayının bir tanesi suyu bedava vereceğim demiş bu ne iştir dedi.
Adam ilçe belediyesine talip, su işlerinin büyük şehir uhdesinde olacağından bihaber mi bu dedi.
Bihabermiş de meğerse bir fon oluşturup garibanların su parasını kendisi ödeyecekmiş… Burada bir tarafında yağ görüpte kendisini mandıra zannedenler aklıma geldi.
Hatırladığım ve duyduğum kadarı ile, Milli Görüş’ün Nizam-Selamet gibi ilk partilerinde her önüne gelen adaylık için başvuramazmış.
Bir nevi ön eleme yapılır, mandırasının durumuna bakılırmış. Bu işi yapacak mandırası var mı yok mu denirmiş..
Şimdilerde partimize teveccüh denilerek, makbuz getirene aday adayı etiketi yapıştırılıyor. Şimdilik Cafer ağabeyime ve temayülde önce falanı yazın, sonra da beni yazın diyen eski vekillerle, birinci sıraya İl başkanımızı yazacaksınız diyerek baskı yapan ilçe başkanlarının haklarını saklı kalmak kaydıyla bir tarafa bırakıyorum.
BELEDİYENİN TABAKLARI
Aslında başlı başına yazı konusu olacak bir konu ama, gündem yoğun ve çabuk değişiyor bu nedenle mandıracılarla birleşik olarak belediyenin tabaklarını da gündeme getirmek istiyorum.
Belediyemiz 2 adet sosyal tesis yaptı. Biri Muhsin Yazıcıoğlu parkında patriot manzaralı. Diğeri de yukarda çam kokulu bir ortamda.
İyi niyetine ve samimiyetine inandığım Mustafa Poyraz’la bugün birkaç kalemşorla birlikte bir müddet sohbet ettik. İnandım ki bir takım işlerden haberi yok. Bu yüzden bazı hususları bilmesi ve açıklaması için dikkatine sunuyorum.
1-Belediyenin iki lokantasına 18 bin tabak alındı mı?
Bu 18 bin rakamının Memleketteki tüm lokantalara bile fazla geleceği işin ustaları tarafından söylenirken, hala dışarıdan perakende olarak tabak alınıyor mu?
2-Bu tabaklar nerden alındı ve alındığı yerin sahibi memleketi idare ettiği söylenen hocalardan birinin kardeşi mi?
3-İstanbul’daki Maraş tanıtım günlerinde gösteri yapan Maraş belediyesi folklor ekibini oraya hangi organizasyon firması götürdü?
4-Belediye kendi folklorcularını götürme işini bir organizasyon firmasına havale ediyorsa, bunun adı acziyet mi yoksa Makama çok yakın bir başka makamın hamilerine rantiyecilik mi?
5-Bugünlerde belediyenin eski parayla birkaç trilyonluk asfaltı kayıp mı?
Sevgili başkanım; kaşlarını bir tarafa kaldırıp bunlarda nerden çıktı gardaşım demeden bir araştırıver ve çok sakıncası yoksa bizide bir aydınlatıver.
Sendemi bürütüs misali tarihin tozlu sayfaları dostları tarafından arkadan hançerlenen idarecilerle dolu…