Geçtiğimiz haftayı basın camiasının aykırı insanı Yener Atlı’nın safra kesesinden olmasıyla sonuçlanan ameliyatından dolayı İstanbul’da geçirdim. Hastane yatışları giriş çıkışları , Yener Atlı’nın karnındaki dikişler hepsi belli. Erkekçe ortaya çıkıp söylemekten korkup, sağda solda karakter zayıflığı gösterenlerin bir tarafına koymak üzere, safradan çıkan kabuklu fındık büyüklüğündeki taşlarda ortada. Ayrıca, çok kaliteli kına da mevcut elimde.
Sadede gelelim bu kadar anlayana yeter.
BEDROS ŞİRİNOĞLU
Yener Atlı’nın eskiden beri bir takım çevreler tarafından benimsenmeyen, Maraş’tan giden Ermenileri, en azından Maraş’ta gezmek üzere turizm odaklı Maraş’a çağırma projesi vardı. Bu projeden dolayı edindiği Ermeni dostlarından bazıları ile bende tanıştım. Bunlardan biride İstanbul’daki Ermeni cemaati Vakfı’nın lideri Bedros Şirinoğlu.
Bu vakıfa ait Zeytinburnu’nda bir hastane var ve bu hastanenin etrafında değeri hesaplandığında dudak uçuklatacak derecede arazisi var.
Azınlıklara ait vakıf mallarının geri verilmesiyle ilgili kanun çıktığında bu ortaya çıkmış. Ama vakfın arazilerinde yüzlerde belki de binlerce evler yapılmış. Yani arazi üzerindeki binaların değeri arazi değerini çoktan aşmış. Bu durumda devlet, ilgili vakıfa arazı parasını kendisi ödemek durumunda.
İşin buraya kadarı pek ilginizi çekmeyen ansiklopedik bir bilgi gibi gelebilir. İşin bundan sonrası çok önemli.
Vakıf Başkanı Şirinoğlu, değeri dudak uçuklatacak bu arazilerin parasını almanın devlete yük getireceğini beyanla, istemediklerini söyledi.
Devletin arazilerini kapatabilmek için ağaç devirenler, orman yakanlar aklıma gelince BEDROS ŞİRİNOĞLU’na şapka çıkartılması gerektiğini düşündüm.
Bu arada, en az Bedros Şirinoğlu kadar milliyetçi düşünceye sahip hastane başhekimi Ardaş Akdağ hocama da gösterdiği ilgi ve alakadan dolayı teşekkür ederim.
Ayrıca Surp Pırgiç Ermeni hastanesinin 5 yıldızlı lüks otel konforuna sahip olmasının
yanında personelin hastaya davranış şekliyle ilgili dört dörtlük bir hastanede olduğunu ve her kesimden hasta kabul ettiğini de belirtmekte fayda görüyorum.
SADULLAH KAVAK
Dönüş yolunda Kayseri’ye uğradım. Maraş’ta turizm denince ilk akla gelen isimlerden biri olan Sadullah Kavak’la bir çay molası yaptık.
Sadullak Kavak, Maraş’ta olmadığı süre içerisinde özellikle siyasi anlamda kendisini oldukça geliştirmiş. Sadullah Kavak kardeşimi gelecek günlerde siyasi arenalarda görürseniz şaşmayın.
ATIF ŞİRİKÇİ VE KAYPAK OLAYI
Maraş siyaseti ile ilgilenenler çok net bir şekilde hatırlarlar. Veysi Kaynak milletvekili olup Ankara yolunu tuttuğunda yerine Atıf Şirikçi Ak Parti İl başkanı olmuştu. Bu makamda başarılı olup olmadığını ölçemeyecek kadar kısa bir süre geçince gündeme Belediye seçimleri geldi. Ve Atıf Şirikçi Veysi Kaynak destekli olarak Başkan aday adaylığı için İl başkanlığı görevinden ayrıldı.
Sonuçta Şirikçi aday olamadı ve bunun müsebbibi olarakda, kendisini il Başkanlığına getiren Veysi kaynak’ı suçladı.
Atıf Şirikçi o zamanlar önüne gelen her partiliye, karşılaştığı her gazeteciye yazın, tüm
cezası bana ait, Veysi Kaynak beni istifa ettirdi, sonra da ortada bıraktı, O’nun adı Veysi Kaynak değil, ancak Veysi Kaypak olur diyerek epey feryat figan etti. Hatta; bu sütunlarda yazamayacağım sinkaflarda bulundu.
Atıf Şirikçi bir müddet bu şekilde Veysi Kaynak’a karşı duygularını ifşa etikten sonra yakın dostlarına siyaseti noktaladığını belirtti.
İl Başkanlığı ve adaylık sürecinden sonra fabrikasında ölümlerle sonuçlanan üst üste meydana gelen patlamalarla tekrar gündeme gelen Atıf Şirikçi’nin kaynak değil Kaypak dediği, Adalet Bakan Yardımcısı Veysi Kaynak’la, Bakan Yardımcılığı makamına oturmasından sonra haşir neşir olduğunu duydum.
Duyunca da, Süleyman Demirel’in “dün dündür, bugün bugündür” demesi aklıma geldi.