“Rahman ve Rahim Olan
Allah’ın Adıyla Zü’lKarneyn Kıssasını Okumaya Başlıyorum.”
Kur’an-ı Hakim’de,
hikmetli Kur’an’da, Ashab-ı Kehf, Hızır ve Musa (as) ve bazı mühim hususların
anlatıldığı Kahef Suresi mevcuttur.
O Sure’de bir mühim
husus da Zü’l Karneyn Kısssasıdır.
Kehf Suresi’nde Ashab-ı
Kehf (Mağara Arkadaşları), Hazreti Hızır ve Hazreti Musa (as) karşılaşması ve bazı hususlar
anlatıldıktan sonra, 83. ayette Zü’l Karneyn anlatılmaya başlanır.
Bu ayet şöyle bir hitapla
başlar: “Sana Zü’l Karneyn’den soruyorlar. De ki: Size ileride okuyacağım.
Onunla ilgili öğüt ve hatıraları.”
83. ayetten sonra “Şüphesiz
biz O’na arzda tasarruf hakkı verip iktidar sahibi yaptık. O’na her şeyin sebep
ve hikmetini verdik” buyrulmaktadır. (Ayet:84)
İşte en mühim ve en hakikatli
husus bu iki ayette açıklanmaktadır. Bu iki ayetten sonra Zü’l Karneyn Kıssası 98.
ayete kadar devam etmektedir. Netice olarak toplam 15 ayette Zü’l Karneyn
anlatılır. 15 ayette anlatılanların ilk ikisi yukarıda da belirttiğimiz gibi,
ilki Zü’l Karneyn’e dikkat çekme ve ikincisi de O’nun gücüne işaret etmektedir.
Ve benim bu yazıda size
asıl söylemek istediğim de işte bu ikisidir.
Zü’l Karneyn’e dikkat
çekilmesi çok mühimdir ve “bu dikkat çekme” yalnızca tarihsel bir kişiden
bahsetme için değildir. Asla değildir.
Ve Zü’l Karneyn
tarihsel bir kişilik değildir. Zü’l Karneyn hikmetli ve kudretli bir Zat’tır ve
yalnızca bir temsildir. Zü’l Karneyn yaşamıştır ya da yaşamamıştır. Bu da mühim değildir. Zü’l Karneyn yaşayacaktır
ve hükmünü icar edecektir. Kudretini gösterecektir. İşte bu mühimdir.
Zü’l Karneyn’in şahsı
ile ilgili bu açıklamalarımdan sonra, şahsi görüşlerimden sonra gelelim Zü’l
Karneyn’in kıssasına ve Kur’an’da anlatılan temsillere.
Dikkat edin Zü’l Karneyn
kıssası ile ilgili olarak “temsil” diye bir tabir kullandım.
Evet, benim şahsi görüşüme göre (isteyen ikna olur, isteyen ikna olmaz) Zü’l
Karneyn’in kıssası tamamen temsil, tamamen şifre, tamamen sembolik anlatımdır.
En doğrusunu Allah bilir. Ben bu hususta böyle düşünüyorum.
Zü’l Karneyn isimli
hikmetli ve kudretli şahıs, belki yaşadı ve o semboller, o temsillerle
anlatılan hususları icra etti, belki de daha yaşamadı ve o temsillerde, o
sembollerde anlatılan hususları icra edecektir. Bunu bilmiyoruz
Benim şahsi görüşüme
göre, bu kıssada özel ve sırlı sembol ve temsiller mevcuttur. Bu sırlar ve bu
temsiller, tarihsellikten daha çok, geleceğe atıf yapılır niteliktedir. Zaten
Zü’l Karneyn’in seferleri anlatılırken “güneşin doğduğu ve battığı yer”tabiri mevcut olması, bir gerçeği ortaya koyar. O gerçek, güneşin doğduğu ve
battığı yer olmadığı için, Zü’l Karneyn’in hükümranlığının sınırsızlığına
işarettir. Siz bunu Doğu’nun en son noktası, Batı’nın en son noktası olarak
anlasanız, öyle bir yer de yoktur. Öyleyse “güneşin doğduğu ve battığı yer”tabirinden sınırsızlık ve sonsuzluk anlaşılmalıdır.
Kıssa’da
Zü’l Karneyn’inYe’cûc ve Me’cûc diye anılan fesatçı ve saldırgan bir kavim veya
kavimlerden şikâyetçi olan bir halkla karşılaştığı ve onları korumak için demir
kütleler ve bakırı eritmek suretiyle sağlam bir sed inşa ettiği
anlatılmaktadır.Ye’cûc ve Me’cûc de temsildir. Sed de temsildir. Eritilen madenler de
temsil, semboldür.
Bu
temsillerin hepsi ilk iki ayette (83 ve 84. ayette) belirtilen gerçekle ilgilidir.
O gerçek de şudur, “ileride meydana
gelmek” ve “hikmet ve kudret sahibi olmak.”
Kehf
Suresi, 83. ayette geçen “size ileride okuyacağım” ibaresi
mühimdir.84. ayette belirtilen “Dünya’da
tasarruf hakkı ve iktidar sahibi olmak” ve her şeyin sebep ve hikmetini bilmek”daha da önemlidir.
Bu açılardan
düşünüldüğünde Zü’l Karneyn’in ileride yaşaması ve belki de yakın zamanda
hükmünü icra etmesi ve hikmetini göstermesi daha muhtemeldir.
Evet, buraya kadar olan
kısımda bu yazıda Zü’l Karneyn hakkında kendi
görüşlerimin üzerine bina ettiğim bazı noktaları sıraladım.
Bu
görüşlerime itimat edersiniz, ya da itimat etmezsiniz. Bu size kalmış bir
durumdur.
Ancak
şunlar birer gerçektir.
Zü’l
Karneyn sırlı ve gizemli bir kişidir. Bu kesin bir gerçektir.
Zü’l
Karneyn ilim ve irfan ehlidir. Bu kesin gerçektir.
Zü’l
Karneyniz’an ve vicdan sahibidir. Bu kesin bir gerçektir.
Zü’l
Karneyn hikmet ve kudretle donatılmıştır. Bu kesin bir gerçektir.
Zü’l
Karneyn mazlumların gözeticisi, koruyucusu ve zalimlerin hasmıdır, düşmanıdır.
Bu kesin bir gerçektir.
Zü’l
Karneyn hem Doğu ve hem de Batı’nın hükümdarı ve tüm Dünya’nın
yöneticisidir. Bu kesin bir gerçektir.
Evet,
6 noktada 6 gerçeğe işaret ettim.
Bu
gerçeklerden önce de Zü’l Karneyn hakkında kendi görüş ve düşüncelerimi
açıkladım.
Aşağıda
Zü’l Karneyn hakkında tanımlamalar ve ismin nereden geldiğine dair ilim
adamlarınca geliştirilen düşünce ve görüşlere yer vererek yazımı
sonuçlandırıyorum. (Bu bilgiler Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinden alınmıştır)
Sözlükte
“sahip, mâlik” anlamındaki zû ile
“boynuz, kâkül, şakak; aynı dönemde yaşayan nesil, akran” gibi mânalara
gelen karn kelimesinin
tesniye kalıbından oluşturulan zü’l-karneyn terkibinin
anlamı karn kelimesine verilen mânaya göre değişir. Mekke döneminde Yahudilerin veya daha kuvvetli bir ihtimalle
yahudilerin yönlendirmesiyle Kureyşli müşriklerin Hz. Peygamber’i imtihan etmek
maksadıyla sordukları üç sorudan birine cevap mahiyetinde nâzil olan Kehfsûresinin
83-98. âyetlerindeki kıssada üç defa geçen Zülkarneyn kelimesinin bir özel isim
mi yoksa lakap mı olduğu açık değilse de hâkim görüş lakap olduğu yönündedir.
Gerek Arap dilinde lakap ve sıfata delâlet eden “zülcenâhayn, zülyedeyn” gibi
kelimelerin bulunması gerekse Kur’an’da Hz. Yûnus’tan “zennûn/zünnûn” diye söz
edilmesi Zülkarneyn’in özel isimden ziyade lakap olabileceğini düşündürmektedir;
fakat bu lakabın ne mânaya geldiği de açık değildir.
Evet,
bu ansiklopedik bilgilerden sonra bir de dua ve niyazım, yakarış ve talebim
var: “Ey
Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ile dost eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ilemüttefik
eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneynile yoldaş eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l
Karneyn ile arkadaş eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn
ile habib eyle! Ve selamete kavuştur.”
Vesselam