Ne ne Mankurt’u?
Ne ne Kapitalizmi? Ne manyağı? Bunlar da nedir? “Al gülüm. Ver gülüm.”
Kapitalist sistemde günümüzü gün ediyor, AVM’lerde, yani Kapitalizmin devasa
mabet gibi yükselttiği kocaman kocaman binalarda cebimizdeki son kuruşumuza
kadar soyulup da geziyoruz işte!
Yukarıdaki
yazımın başlığında geçen “Kapitalizmin mankurtlaştırdıklarından mısınız Ya da
manyaklaştırdıklarından mısınız?” sözünü duyar duymaz “mankurtun ne olduğunu
bilmeyenler” böylebir tepki verebilirler? Mankurt’u bilmeyenler olduğunu tahmin
ediyorum. Manyağı biliyor bu toplum da mankurtu çok bilen yoktur. Ya da ben
öyle düşünüyorum.
Belki
de Kapitalizmi de bilmeyenler vardır. Ben kapitalizmi ve mankurt’u açıklayayım
önce.Manyağı açıklamaya gerek yok. Bu toplumda fazla miktarda var.
Evet,
önce mankurt’tan başlayalım. Evet, mankurt’un ne olduğunu bilmeyen olabilir. Önce
mankurt’un ne olduğunu açıklayalım. Dikkat ederseniz “önce, önce, mankurt, mankurt”diyerek birkaç kez tekrarladım.
Kapitalistler
de sizi mankurtlaştırmak için ürünlerini o kadar size tekrarlatıyorlar ve
TV’lerdeki reklamlar ve diğer medya, basın vasıtalarıyla size o kadar çok
hatırlatıyorlar ki, bu sizleri mankurt haline getirmenin ilk adımıdır bu.
Şu ürün
çıktı ha! “Bankamız” size şu kadar oranda şu faizi veriyor ha! “Şu
evi, şu konutu şu fiyata veriyoruz, şu tatil köyünde şu villa şu fiyata
veriyoruz ha, ha” diyerek insanları bir yola doğru adeta bir alışveriş
tuzağına doğru sürüklüyorlar. “Bankamız” dediklerine bakmayın.
Banka sizin mizin değil. Banka sizi adeta bir tüketilecek meta ve sanki bir
yolunacak kaz gibi görür.
“Reklamlar,
ve özellikle sık sık tekrarlanan reklamlar insanları mankurtlaştırma
vasıtasıdır. Güzel, güzel anlatıyorsun da, mankurt nedir hâlâ tarifini
yapmadın, açıklamadın, diyenleri duyar gibiyim.
Açıklıyorum
işte. Mankurt, Türk, Altay ve Kırgız Efsanelerinde geçen “bilinçsiz köle”dir. Bu
efsaneye göre, mankurt haline getirilmek istenen kişinin başı kazınır ve bu
kazınmış başa ıslak deve derisi sarılır. Bu haldeyken elleri kolları bağlı
olarak güneş altında bırakılır. Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri
başı mengene gibi sıkar ve mankurtlaştırılmak istenen insanın acılar içinde
aklını yitirmesine neden olur. Böylece, o kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi
sorgusuzca yapan bir köleye dönüşür.
Bu
vahşi yöntem eskidenmiş. Şimdi, bu çağdaş Dünyada ve bu vahşi kapitalizm
çağında, insanları mankurtlaştırmanın yolu ve yöntemi farklıdır. Vahşi
kapitalizm, vahşetini görünmez deve derileri ile yapıyor. Zaten, kapitalizmin
fikir babası Adam Smith de “görünmez elden” bahseder ve piyasada bir görünmez
el, her şeyi düzenler ve yoluna koyar der. O “görünmez el, artık görünmez deve
derisi oldu.”
Bu
görünmez deve derileri de nedir? Deve derisinin görünmezi mi olurmuş?
Sihirbazlık yöntemi falan mı? Bu nasıl iştir? şeklinde sorular duyar gibiyim.
Biraz bekleyin. Acele etmeyin.
Burada
sihirbazlıktan falan bahsetmiyorum. Düpedüz deve derisi de değil elbet, deve
derisine bir benzetme, bir teşbih bu. Hem biliyorsunuz teşbihte hata olmaz.
Teşbih tembih içinse çok faydalı ve makbuldür. Biz de teşbihi tembih için
kullanıyoruz.
Tamam,
anladık, teşbih ve benzetme. Anladık. Ancak, insanı merakta bırakma da, anlat
şu görünmez deve derisini be Kardeşim! şeklinde bağırmalar duyar gibiyim, şimdi
de!
Şaka
bir yana! Tamam, tamam anlatıyorum. Evet, fazla heyecanlandırmayalım ve merakta
bırakmayalım sizleri ve bu “görünmez deve derilerini” anlatmaya
başlayalım.
Bizi
mankurtlaştıran ve bilinçsiz birer köle eden görünmez deve derileri,
insanın hayatındaki para-pul sevdası, mal-mülk tutkusu, şehvet-şöhret belası,
makam-mevki hırsı, kadına olan düşkünlük, gösteriş merakı ve benzeri saplantı
ve bağımlılıklarıdır. Önce bu görünmez deve derilerini bir bir öğrenin.
Tabi,
mankurt efsanesinde, kafası kazıtılan insanın kafasına sarılan deve derisi,
günümüzde insanın kafasına sarılmıyor. Zaten, sarılması da mümkün değil, çünkü bu
deve derisi elle tutulmaz ve gözle görülmez.
Bu
görünmez deve derisi, insanın aklına-zihnine ve kâlbine-gönlüne sarılır. Öyle
bir sardırılır ki, insan aklı ve kâlbi başka şeylere kapattırılır.
İşte
yukarıdaki satırlarda anlattık, ürün reklamları birer mankurtlaştırma vasıtasıdır
ve insanın zihnini çelmek ve “insanları adeta manyak haline getirip de
tüketime yöneltmek için planlı ve sinsi birer eylemdir.”
İnsanı
mankurtlaştıran yalnız reklamlar mı? Hayır, hayır! Kapitalizmde nice
mankurtlaştırma araçları vardır.
Kapitalizmin“görünmez
el” kavramının karşısına “görünmez deve derisi” kavramı ile
çıktım ya. Oradan devam edelim. O görünmez deve derileri, tehlikelidir. Bu
görünmez deve derileri insanı maneviyattan ve insanlıktan fersah fersah
uzaklaştırır. İnsan, bu görünmez deve derilerinin hükümranlığı altında birer
mankurt olur.
İyi
düşünün şimdi! Para-pul sevdası, mal-mülk tutkusu, şehvet-şöhret belası,
makam-mevki hırsı, kadına olan düşkünlük, gösteriş merakı, reklamlardan
etkilenmek ve benzeri saplantı, tuzak ve bağımlılıklar insanı birer mankurt
haline getirmiyor mu?
Mankurt,
bilinçsiz köle efendisinin her dediğini yaptığı gibi, çağdaş mankurtlar da,
yani Kapitalimin kölleri de efendisinin her dediğini yapmıyor mu? Yapıyor.
Yukarıdaki
bağımlılık ve sapkınlarla birer mankurt haline getirilen zavallı insan, vahşi
kapitalizmin tüketim kalıplarının birer manyağı haline getiriliyor.
Hoppala
şimdi mankurt gitti, manyak geldi. Çağdaş mankurtları tam anlamaya başlamışken
tüketim manyakları çıktı karşımıza.Ha çağdaş mankurt, ha çağdaş manyak! Ne fark
eder. İkisi de bir yerlerin kölesi olmuş ve iradesini kaybetmiş.Çağdaş manyak
dediğim tüketim manyakları da, vahşi kapitalistlerin, çok uluslu şirketlerin,
bankaların, film endüstrilerinin, TV kanalların ve diğer görünmez deve
derileri üreticilerinin elinde esir olmuşlardır.
Evet,
insanı makurtlaştıran ve manyaklaştıran markalar, TV dizileri, TV yarışmaları,
kapitalist tüketim tuzakları her biri birer görünmez deve derisi hükmündedir.
İnsan mankurtlaştırılıyor. Mankurtlaştırılıyor ve üstüne manyaklaştırılıyor.
Patron
ne derse o oluyor. Patron, bir marka icat ediyor, çağdaş mankurt, (ya da çağdaş
manyak) bu markayı kullanmak zorunda bırakılıyor. Markanın esiri oluyor.
Patron, bir TV yarışması uyduruyor, çağdaş mankurt, (ya da çağdaş manyak) TV
başından ayrılamıyor. Patron, ne derse, ne üretirse çağdaş mankurt, (ya da
çağdaş manyak) bilinçsizce yerine getiriyor ve tüketiyor.
Gördünüz ve anladınız değil mi?
Patron, yani vahşi kapitalizm, para kazanmak ve kârlarını katlamak için ve her
dediğini yerine getirmek için insanı bilinçsizleştirmenin (mankurtlaştırmanın)
dışında adeta “manyaklaştırıyor.” Bu ahval içinde, şu soruyu sormak bize düşüyor: Vahşi
kapitalizmin yaptığı nedir? “Mankurtaştırma
mı, manyaklaştırma mı?” Cevabını vermek de yine bize düşüyor: “Her ikisi de
geçerlidir. Esasında her ikisi de birbirinin aynıdır. Maalesef.”
Şu
hususu bizden önce dile getiren oldu mu? Bilmiyorum. İngilizce “maniac”
kelimesi, yani manyak, “mankurt”tan türetilmiş olabilir. Araştırılmasında fayda
vardır.