Yazımın
en başında şunu belirtmek gerekir ki, bu yazıda denetim sözcüğünden kastımız “idari
denetimdir.” Yargı denetimi, ombudsman denetimi, vesayet denetimi gibi
denetim türleri bu yazıda dikkate alınmayacaktır. “Sayıştay denetimi”hernekadar sanki bir yargılama gibi düşünülse de, Sayıştay’ı idari denetim
mekanizması olarak gördüğümüz için bu hususta birkaç kelam eyleyeceğim. Gerçi,
vesayet denetimi mahalli idareler açısından kısaca açıklanacaktır.
Yazımın
başında ikinci olarak da şu hususu hassaten belirtmek istiyorum. “Denetimsiz yönetim olmaz.” İster
Kamu’da, isterse özel sektörde olsun, nerede bir yönetim varsa, orada denetim
mutlaka olmalıdır. Denetim yoksa yozlaşma, rehavet ve verimsizlik söz
konusudur.
“Denetimsiz olmaz” diyoruz ancak, bazı kafalar “denetime soğuk bakıyor, denetimi “öcü” gibi görüyor.”Denetime soğuk bakanlar ve öcü gibi görenler esasta iki kısma ayrılır. Birinci
kısımda denetimi bir fren ve yönetimi engelleyen bir mekanizma gibi görenler var.
İkinci kısımda da denetimi, kendi kirli emelleri ve kendi karanlık
düşünceleri için engel görenler var. Bu iki kısımdaki insanlar yönetim
kademelerinde, üst görev yapma fırsatı dahi yakalamış olabilirler. Birinci
kısımda olanları anlamak mümkün ve onlara denetimin korkulacak bir şey
olmadığını anlatabiliriz. Ancak ikinci kısımdaki kötü maksatlı kişilere
hiçbir şey anlatamazsınız.
Denetimden
korkmamak gerekir. Bilakis denetimsizlikten korkmak gerekir. Denetimsizlik kısa
vadede bir rahatlama ve saadet gibi görülse de, orta ve uzun vadede zarar ve
felakettir. Dünyanın her yerinde denetim de, yönetim de bir madalyonun iki yüzü
gibi, birbirinden ayrılamaz. Denetim yönetime yardımcı olur ve toplumun
huzur ve refahına hizmet eder.
Ülkemizdeki
kamu kurumlarında, denetim anlamında çok başlılık ve çok dağınık bir yapı var.
Kimi kamu kurumunda denetimle ilgili birimi ismi Teftiş Kurulu, kimi yerde
Denetim Birimi, kimi kamu kurumunda Rehberlik ve Teftiş ismi öne çıkıyor. Milli
Eğitim Bakanlığında denetim birimin ismi oldukça farklıdır. Maarif
Müfettişliği var orada. Birimin ismi Teftiş Kurulu Başkanlığı ve görev yapan
Müfettişlerin ismi Maarif Müfettişleridir. Eskiden bir de İl çapında
ilköğretim müfettişleri vardı sanırım. İçişleri Bakanlığında da Teftiş Kurulu
farklı bir isme sahiptir. İsmi Mülkiye Teftiş Kuruludur. Bu birimlerin görevi
teftiş, muhakkiklik ve inceleme yapan birimlerdir.
Bir
de 2003 yılından sonra, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu
uyarınca kurulmuş İç Denetim Birimleri vardır. İç Denetliler risk odaklı olarak
denetim planlaması ve çalışmalarını etkililik, ekonomiklik ve verimlilik
hedefleri doğrultusunda yaparlar.
Bunların
yanında Mahalli İdarelere yönelik denetim birimleri var. Kooperatiflere yönelik
denetim birimleri var. Vakıflar ve dernekler için ayrı denetim birimleri
mevcut. Daha, gümrük muhafaza ve ona benzer özel mesleki ve teknik bilgi
gerektiren denetim birimlerini saymadım. Bu kapsamda saymak gerekirse, Bankalar
Yeminli Murakıpları da özel bir teknikle çalışırlar ve denetim içerisinde yer
alsalar da farklı bir meslektir. Bir de Kamu Gözetimi Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu var. Bu kurum da, idari denetim olarak görülse de,
özel teknik ve farklı bir yapılanma içerisindedir. Ayrıca, “piyasa
gözetimi ve denetimi” diye de özel bir denetim alanı mevcuttur.
Bir
de Cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı Anayasa’da da yer bulmuş bir yüksek
Denetim Birimi var. Birimin adı, Devlet Denetleme Kurulu. Bu birim Anayasa’nın 108. Maddesinde
açıklanmaktadır. Cumhurbaşkanlığına
bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine,
tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, kamu kurumu niteliğinde olan meslek
kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya
yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeler yapar.
Yüksek
denetim birimlerinden birisi de Sayıştay’dır. Sayıştay da Anayasa’nın 160. Maddesine göre, merkezi yönetim
bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün
gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek
ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.
Bence, bu sayma işini artık burada bitirelim. Çünkü, ben burada Kamu’daki tüm denetimle
ilgili birim ve teşkilatlanmaları saysam, buna ne bu yazının hacmi yeter, ne de
siz durumu bir köşe yazısı kapsamında anlayabilirsiniz.
Denetimle
ilgili birim ve örgütlenmeler çok dağınık ve çok başlı olduğu gibi denetimle
ilgili unvan ve görevliler de oldukça fazla. İşte bir çırpıda onları da
belirtmeye çalışalım: Müfettiş, İç Denetçi, Kontrolör, Murakıp, Denetçi, Denetmen,
Uzman, Tetkikçi, Muhakkik, Dernek Denetçisi, Vergi Denetçisi ve benzerleri.
Bu
unvanlar da kendi aralarında hiyerarşilere ayrılmaktadır. Denetçi ve
Yardımcısı, Müfettiş ve Yardımcısı, Baş Denetçi, Baş Müfettiş, Yüksek Denetçi
gibi unvanlar vardır. Bir de benim işe girdiğim yıllarda (TCDD Genel Müdürlüğünde
işe başladığım yıllarda) bizim o zamanki Kurumda Müşavir Müfettiş, Müşavir
Başmüfettiş diye bir unvan vardı. Sonradan o unvanlar kaldırıldı sanırım. Yine
TCDD’den örnek vermem gerekirse, TCDD’de kendi içerisinde belki 50 adet denetim
birimi ve unvanı vardı. Cer Kontrolörü, Hareket Kontrolörü, Yol
Kontrolörü, Su Kontrolörü, Ticaret Kontrolörü diye devam ederdi.
Peki
bu kadar denetim birimi ve bu kadar cafcaflı denetim unvanlarına ve çok sayıda
denetim görevlisine karşılık, Ülkemizde Kamu’daki denetimin etkililiği nasıl ve
hangi düzeydedir?
Soru
ağır ve soru ciddi, hemen cevap vermek doğru olur mu, bilinmez. Biraz uzatarak,
lafı eveleyip gevelesem mi? Ya da topu taca mı atsam? Yani cevap
veriyor gibi görünüp de cevap vermesem mi?
Hayır,
hayır, hemen doğrudan cevap veriyorum. Şahsımı tanıyan tanır. “Sözüm
odun gibi olsun, ancak hakikat olsun” şiarındaki bir Kardeşinizim.
İşte
cevabım: Bu kadar onlarca denetim birimi ve binlerce denetim görevlisi istihdam
edilmesine rağmen, Kamu’da denetim etkili, verimli ve ekonomik değildir.
Kamu’daki denetimde etkinsizlik, verimsizlik ve ekonomiklikten uzak olmak bir
kusur olsa da, bunun sorumlusu asla ve kat’a denetim görevlileri değildir. Bunun
sorumlusu sistemsizliktir ve sistem kuramayanlar bundan sorumludur.
Bizim
derdimiz üzüm yemektir. Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değildir. İşte bu noktadan
hareketle Kamu’daki denetim alanındaki bu sistemsizliğe dikkat çekmek ve sistem
önerisi geliştirmek istedim.
Sistem
önerisi nerede diye soracak olursanız. Yazımın ikinci kısmını bekleyin.
Ahmet SANDAL