Şurası muhakkak ki, Dünya’yı gereğinden daha
çok ve hatta çok çok fazla sevdik ve ötesini düşünmedik. Dünya’yı sevdik ve
ölümden korktuk. Dünya’yı sevdik ve rahatlığa düşkün olduk.
Dünyevileşme derken asıl kastımız budur.
Dünyevileşme esasında biz Müslümanlar için bu anlama gelirken, genel olarak
düşündüğümüzde Dünyevileşme, Dünya’da Dini ve Ahirete ait düşüncelerin
insanlığın hayatından ve zihninden kopartılıp atılmasıdır.
Bir de sekülerizm var. Sekülerizm toplumu ve toplumdaki fertleri dini, ruhani meselelerden
uzaklaştırıp ahiret düşüncesini ortadan kaldırmaktır. Bunlar yerine yalnız
Dünya’ya odaklanmaktır. Esasında sekülerizm Dünyacılıktır. Zaten Türk Dik Kurumu Sözlüğünde sekülerizm
kavramına karşılık olarak dünyacılık sözcüğü
önerilmiştir.
Bir de laikleşme var. O da
esasında sekülerizm ve dünyacılık ile aynı manaya gelir. Sekülerizm, laikleşme
ve Dünyacılık ne getirir? Ya bu üçü insanları nereye götürür?
Hemen cevap vereyim.
Sekülerizm, laikleşme ve Dünyacılık insanları konforizm (rahatlık) bataklığına götürür. Evet, Ülkemizde Müslümanlar da
sekülerizm, laikleşme ve Dünyacılık tuzağına düşürülmüş ve en sonunda da
konformizm (rahatlık) bataklığına atılmıştır. Bunu bir savaş olarak görürsek,
karşımızda asker yok. Karşımızda sekülerizm, laikleşme ve Dünyacılık
kavramlarının hepsini temsil eden bir sistem var. Bu sisteme karşı Müslümanlar
olarak yenildik. Maalesef.
Bir savaşta yenilen taraf teslim bayrağını
çeker ya. Evet, biz Müslümanlar teslim bayrağını çektik. Kime karşı çektik? Esasında şeytana karşı çektik. Çünkü sekülerizm,
laikleşme ve Dünyacılık, tam da şeytanın istediği bir sistemdir.
Dünyevileşen bir Müslümanı, şeytan esir
almıştır. Biz dünyevileştik. Şeytan’ın karşısında yenildik ve teslim
bayrağını çoktan çektik ve buna rağmen dilimizde “Euzü
billahi mine'ş-şeytani'r-racim” kelimesi eksik olmuyor.
Tamam olmasın. Çünkü, her an Şeytan’dan Allah’a sığınmalıyız. Çünkü o, yani
şeytan, bizim en büyük düşmanımızdır.
Ancak, bir taraftan dilimizle
şeytana karşı tedbir alıyorsak, hayatın içerisinde ona tam olarak teslim
olmuşsak, bu tedbirimiz ne işe yarar ki?
Şeytana karşı dilde tedbir almamız, yanında
özde tedbir almalıyız. Özde tedbirin başında da “Dünya’yı alıp da
başımızdan atmak gerekir.” Dünya bir hiç olmalı bizim
gözümüzde. İslam’ın tam zıttı, Dünyevileşmektir. İslam Dünyevileşmeyi ta en
baştan reddeder. Kur’an-ı Kerim’de baştan sona kadar Dünyevileşme kötü
görülmüş ve ayetlerin birçoğunda Dünya malı ve mülkü küçük görülmüştür. Aynı
şekilde Kur’an’da Dünya zevki ve eğlencesi de hoş görülmemiştir.
Allah’ın küçük ve hor gördüğü Dünya malı ve
mülkü, Allah’ın hoş görmediği Dünya’nın zevki ve eğlencesi bir Müslüman’ın
hayatının merkezinde yer alıyorsa ve diğer din mensuplarından farkı olmayacak
şekilde, mal, mülk, eğlence ve keyif peşinde koşuyorsa, makam ve mevki hırsı
ile yanıp tutuşuyorsa bir Müslüman, özde değil, sözde Müslümandır.
Dünya’nın malı ve mülküne aç kurtlar gibi saldıran Müslüman dünyevileşmiştir.
Tek derdi Dünya’dan kâm almak,
keyif almak ve zevk peşinde koşmak olan bir Müslüman dünyevileşmiştir.
Makam ve mevki için hoplayıp zıplıyorsa bir
Müslüman dünyevileşmiştir. Hırs, kin, nefret, öfke, düşmanlık,
ikiyüzlülük, yalancılık, hile, zulüm, adaletsizlik, haksızlık ve benzeri
olumsuz tavır ve davranışlar içerisinde olan bir Müslüman dünyevileşmiştir.
Namazı terk etmek, orucu bırakmak, zekatı
önemsememek, haccı boş vermek dünyevileşmektir. Bu saydığım İslam’ın beş
şartından dördünü kapsıyor. Geriye ne kaldı?
Kelime-i şehadet kaldı. Kelime-i şehadet tek
başına, işe yarar mı? Evet, günümüz Müslümanları olarak birçoğumuz ve bu
yazının yazarı da (maazallah) dünyevileşme içindedir. Allah (cc) kurtarsın.
Şu ayet-i kerime bize bir ihtardır: “Nihayet
onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar,
nefislerinin arzularına uydular.” (Meryem Suresi, 59)
Bu ayet-i kerime ile birlikte gelin şu hadis-i
şerif’i tefekkür eyleyelim: Sevgili Peygamberimiz (asm) ashabına “Size
çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi
birbirini çağıracakları zaman yakındır” diye buyurur. Orada
bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sorar.“ Hayır! Bilâkis
siz o gün çoksunuz. Fakat sizler bir selin getirdiği çer-çöpler gibi hiçbir
ağırlığı olmayan çer-çöp durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden
size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!”
cevabını verir. “Zaaf nedir yâ Resulullah?” denildiğinde: “Dünya’yı aşırı sevmek
ve ölümü kötü görmek” diye buyurur.
Bu hadis vehn hadisidir. Vehn nedir diye
soracak olursanız hemen cevap vereyim: Dünya’ya aşırı ilgi ve sevgi göstermek
ve ölümü de en kötü şey olarak görerek, ondan kaçmak.
İşte bu iki tavır ve davranış içerisinde olan bir insan “Dünyevileşme” tuzağına düşmüştür. Allah (cc) bu tuzağa düşmekten bizleri korusun. Amin.
Evet, durum bu kadar açıktır.
Geçen gün sosyal medyada şu sözleri paylaştım:
“Cihad ruhumuz yok.
İlim ufkumuz yok.
İman şuurumuz yok.
Sözde Müslümanız.”
Durum bu kadar net.
Acı ve ancak gerçek.
Bu paylaşımımı 2019 yılında yazdım. Bu hususta daha dün bir paylaşımda daha bulundum. Burada da Suudi Vehhabilere dikkat çektim. Çünkü Suudi Vehhabiler, Filistin konusunda çok duyarsızlar, İsrail’in Filistinli Müslümanlara uyguladığı zulme seyirci kalıyorlar ve bu açıdan salih ve sadık Müslümanların nefretine maruz kalıyorlar.
Bir Ramazan Ayı içerisindeyiz yine.
Her sene olduğu gibi terör oluşumu İsrail, yine
Filistin’deki Müslümanlara zulmediyor. Bir avuç Filistinli Müslüman, zalim
İsrail’e, ellerinde ağır silahlarla, bombalarla, füzelerle Filistinli
Müslümanlara saldıran terörist İsrail’e karşı koyuyor. Bu ahvalde Suudi
Vehhabiler yine seyrediyor. Bu durum benim Suudi Vehhabilere nefretime neden
oluyor. İşte bu nefretle sosyal medyada
şunları yazdım:
“Konformizm (rahatlık) bataklığında
debelenen korkak Suudi Vehhabilerden ne kadar nefret ediyorsam, İsrail'e kafa
tutan ve mücahede eden Filistinli Müslümanları o kadar seviyorum.”
Tabi burada Suudi
Vehhabilere çattım ve onlara sitem ettim. Esasında sitemim ve serzenişim
Filistin’deki Müslümanları yalnız bırakan ve Filistin sorunuyla ilgilenmeyen
tüm Müslümanlaradır. O Müslümanlar ki, sekülerizm, laikleşme ve Dünyacılık
bataklığında ve konformizm (rahatlık) tuzağındadır.
Allah kurtarsın. Vesselam.