Denetim hakkında yazmak için
bilgisayarın başına geçtim. Başlıkta ne olsun diye uzun uzun düşündüm. Önce
başlık olarak “Denetim, Denetim, Denetim” yazdım. Sonra “Denetimsiz Yönetim
Olmaz” başlığında karar kıldım. Esasında başka başlıklar da olabilirdi. Şu
başlıkları da düşündüm: “Denetim Üzerine Düşünceler”, “Denetimden Korkmak
Değil, Denetimsizlikten Korkmak Gerek”, “Denetim ile Yönetim Birbirine Düşman
Değildir.” “Denetim, Riskleri Yönetmektir” Bunun gibi daha onlarca
başlıklar da düşünülebilir. Şurası muhakkak ki, her başlıkta anlatılmak istenen
“denetimin gerekliliği ve olmazsa olmaz bir şart oluşudur.” Her başlıkta şunu
dikkate aldım: “Denetim esasında adil yönetimin ve Devletin güvencesidir.”
Gerçek budur. Dünyanın her
yerinde denetim de, yönetim de bir madalyonun iki yüzü gibi, birbirinden
ayrılmaz görülür.
Gerçek budur amma, gel gör ki,
“denetime soğuk bakan, denetimi “öcü” gibi gören, denetimi bir fren ve yönetimi
engelleyen bir mekanizma gibi gören kafalar da yok değil. Bu kafalar yönetim
kademelerinde üst görev yapma fırsatı dahi yakalamış olabilirler. Esasında bu
kafaların çoğu (maalesef) yönetimde yer buluyor.
Evet, bu kafalar her yerde var.
Bu kafalar bizim Ülkemizde de var, başka Ülkelerde de var. Bu kafalar normal
zamanlarda çok da fazla denetimi önemsemez de, her ne hikmetse, başları
sıkıştığında hemen denetimi devreye sokarlar. Mesela, bir yerde olay olur,
Yönetim mevkiinde olanlardan peşpeşe demeçler gelir. “Müfettiş gönderildi.
Müfettiş raporu bekleniyor. Müfettişler suçluları bulacak” gibi demeçler
birbirini izler. O olayın sıcaklığı unutulduğunda, yine bildik tavırlar devam eder
ve “eski tas, eski hamam” dedikleri manzara yaşanır.
İster ismi müfettiş olsun,
isterse ismi iç denetçi olsun, isterse de kontrolör olsun, denetim görevini
yapanlar kriz zamanında değil, her zaman gereklidir. Denetim görevlerini
yapanlar riskler zarara dönüştükten sonra değil, riskler zarara dönüşmeden önce
gereklidir. Risk odaklı denetim diye bir kavram var. Risk odaklı denetim iç
denetçiler tarafından uygulanır. Bu denetimde, her bir konu ve iş süreçleri
değil, öncelikli olan süreç ve konular denetim kapsamına alınarak, gelecekte
tehdit ve tehlike olan sorunlara baştan neşter atılır. Tabi, iç denetçinin
gösterdiği yolun ve geliştirdiği önerilerin hızlıca yerine getirilmesi gerekir.
Yukarıda denetimi engel gibi
gören kafaların, başları sıkıştığında denetim elemanlarından yararlandıklarını
belirtmiştim. Bu kafalar, bazen de, kendi başarısızlıklarını denetim elemanına
da yıkarlar.
Bundan yıllar önce yaşanan bir
olayı buraya kaydedeyim. Bir Bakanlıkta aylık koordinasyon toplantısı
yapılmakta iken, bir birim amirine Bakan sorar, “siz anlatın bakalım, ne
yaptınız bugüne kadar?” Birim amiri söze şu cümlelerle başlar; “ne yapacağız
Sayın Bakanım, müfettiş zulmünden, hiçbir şey yapamadık.” Toplantıda önce kısa
bir sessizlik, ardından büyük bir kahkaha fırtınası kopar. Ağlanacak halimize
gülüyoruz işte. Çalışmayan, iş üretemeyen, her zaman bahane bulur. O birim
amiri de “müfettiş zulmü” diyerek zevahiri kurtarmış anlaşılan. Ya da üst
amirlerinin gözüne girmek için müfettişi kötülemesi gerektiğini düşünmüş de
olabilir. Sebep neyse ne? Çok da önemli değil!
Tabi burada, şunu da belirtmek
gerekir. Müfettiş ya da denetçinin fazla ağırlığı ya da korkusu, yönetimin
çalışmasına engel olabilir. Bu da denetçi ya da müfettişin kusuru değildir.
Müfettiş ya da denetçi kendi kafasına göre iş yapan bir kamu görevlisi
değildir. Mutlaka bir onay üzerine denetim ya da teftiş yapmaktadır. Öyle bir
sistem kurulmalıdır ki, denetçi ve müfettiş bir “öcü” gibi görülmemelidir ve
denetim elemanından kimse korkmamalıdır. Tabi, yanlış yapan, hata yapan ve
usulsüzlük yapan elbette denetim elemanından korkar. Onlar bizim için ölçü
değildir. Bunun yanında, hata ve yanlış yapan, kasıtlı davranan denetim
elemanları da seyrek de olsa mümkündür. O tür denetim elemanları da bize ölçü
değildir. Bizim ölçümüz, denetimin belirli bir sistem içerisinde periyodik
olarak ve özellikle riskli alanlarda mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğidir.
Yazıyı uzatmaya gerek yok.
Yazımın sonunda şunu belirtmek istiyorum. Denetim, ister kamuda, isterse özel
sektörde olsun, bir yönetim için çok elzem bir gerekliliktir.
Denetim yönetime yardımcı olur.
Bir klasik sözde belirtildiği gibi, “denetim elemanı bağlı olduğu amirin eli,
gözü ve kulağıdır.” Özellikle riskli alanlarda denetimler yapılmak suretiyle
muhtemel zarar ve olumsuzlukların önlenmesi denetimle mümkün olur.
Böylece şu sonuca varıyoruz:
“Denetimsiz yönetim olmaz. Ancak, denetim sistemi çok iyi kurulmalıdır. Denetim
bir “öcü” gibi görülmemelidir.”
Evet, şimdi yazımızın en
sonunda Kamu’da Etkili Denetim İçin Sistem Önerisi geliştirelim.
Özellikle
şunu da yazımızın en sonunda hassaten belirtelim.
“Biz
bu yazımızda idari denetim hakkında görüş ve düşünce belirtiyoruz. Yasama
denetimi, Yargı denetimi, Ombudsman denetimi gibi yüksek denetim türleri
yazımızın kapsamı dışındadır.”
Denetim birimlerinin yeknesak yapıya kavuşturulması,
risk odaklı görev yapmaları, binlerce gereksiz görevler yerine riskleri
önleyecek tarzda niteliksel işlerle görevlendirmeleri, her denetçinin mutlaka
sertifika sahibi olması ve beş yılda bir eğitime tabi tutularak sertifikalarını
yenilemeleri gerekir.
Denetim
birimleri muhtemel bir mali ya da itibar kaybını önleyecek birimlerdir. Kamu’ya
çok çok fayda sağlayabilecek özellikleri vardır. Kamu için mali yük değil,
bulmuş oldukları bir kamu zararının tahsili ile büyük katkı sağlayacak
özellikleri vardır.
Tüm denetim birimlerinin etkili, ekonomik ve
verimli bir yapıya kavuşturulması dileğimle yazımı burada noktalıyorum.