Devamlı surette iyilik yaptığın ya da ittifak içinde olduğun birisi size bir kötülük yaparsa, ilk tepkiniz ne olur? Elbette şu sözler ister istemez dilinizden dökülür: “Ben sana ne yaptım?”
Bu dört kelimelik “Ben sana ne yaptım” cümlesinin altında peş peşe şu anlamlar çıkar. “Ben sana hiçbir kötülük yapmadığım halde, sen bana neden bu kötülüğü reva gördün? Ben senin hep birlik ve beraberlik içinde, dostluk içinde olduğunu sanıyordum, ancak sen benimle ne ittifak, ne de dostluk içindeymişsin. Yazıklar olsun sana.”
Birliktelik içinde olduğunuz ve bu birliktelikte hep iyilikte bulunup da destek olduğunuz birisinden bir kötülük gördüğünde insan, daha bunun gibi onlarca, yüzlerce sitem cümlelerini peş peşe sıralar. Çünkü hakkıdır.
Aynı bunun gibi, “Biz ABD’ye ne yaptık ki, hep düşmanlığını ve zararını gördük. Biz dost ve ittifak içinde değil miyiz? Biz Ülke olarak ABD’ye hep destek olmadık mı? Biz Devlet olarak ABD’nin hep yanında yer almadık mı?” Elbette, bu soruların cevabı hep “evet”tir. Gel gör ki, ABD Bize hiç de dost olmamış ve ittifak içinde olduğunu sandığım ABD bize argo tabiriyle “hep kazık atmış.” ABD bize hep tuzak kurmuş. Bunu en son 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadığımız o kanlı darbe gecesinde daha net olarak fark ettik.
Çok güçlü kanıtlar var ki, ABD, kanlı darbe girişiminin destekçisidir. ABD, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile irtibat halinde bu meşum ve melun darbede yer aldı. Zaten, hem ABD ve hem de AB Ülkeleri darbe girişimini kınamadılar dahi. İşte sizlerde gazete ve medyadan okumuşsunuzdur: Darbe gecesi ABD’nin önemli CIA ajanlarından birisinin darbecilerle birlikte Yunanistan’a kaçtığı, İncirlik Üssünde o gece hareketlenme olduğu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin darbenin başlamasından hemen önce bulunduğu Rusya’da birkaç saatliğine ABD büyükelçiliğine giderek ortadan kaybolduğu, ABD’nin Pensilvanya’daki FETÖ Elebaşına kucak açtığı ve onu teslim etmediği ve bunun gibi daha nice emareler ve kanıtlar var ki, ABD darbenin içerisindedir. Zaten bundan önce de darbenin içerisinde olmadı mı? 12 Eylül 1980 Darbesinde ABD etkin rol oynamadı mı? Elbette rolü çok bellidir.
Şimdi diyeceksiniz ki, “uluslararası ilişkilerde dostluk yoktur ve menfaat vardır.” Biz de Ülke olarak dikkatli ve uyanık olmalıyız ve müttefik olarak gördüğümüz Ülkelere dahi güvenmemeliyiz. El-Hak doğru.
Kesinlikle bu görüş yerindedir ve uluslararası ilişkilerde öncelik kendi çıkarlarımız olmalıdır. Tabi bir de şu husus önemlidir. Kafirler asla bizi sevmezler ve bize dost olmazlar. Bu da Kur’an’da beyan edilen açık bir gerçektir.
Yazımın sonunda geçen gün facebook’ta paylaştığım ve oldukça ilgi gören şu bilgileri de sizlere takdim ederek, dost görünümlü şeytan ABD’ye bir kez daha dikkat çekiyorum. En sonunda da bir müjdeye yer veriyorum.
“DOST GÖRÜNÜMLÜ ŞEYTAN ABD'NİN 70 YILLIK PLANI
-1950'li yıllar, ABD'nin NATO ile Ülkemizin köşe bucak her yerine girmeye başladığı yıllar.
-1960'lı yıllar ABD'nin Marshall Planı ve okullarımızda ABD'den gelen süt tozu dağıtılması ile genlerimize kadar müdahale edildiği yıllar.
-1970'li yıllar ABD'nin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine karşı "yeşil kuşak" projesinde Türkiye'ye mihver Ülke olarak görüp Ülkemizde yuvalandığı yıllar.
-1980'li yıllar ABD'nin "bizim oğlanlar" dediği Kenan Evren ve şürekâsının etkin olarak iş başında olduğu yıllar.
-1990'lı yıllar ABD'nin ve İsrail'in has dostu Çevik Bir ve şürekâsının baskın olarak etkili olduğu yıllar.
-2000'li yıllar ABD'nin Irak'a müdahale ederek burnumuzun dibine kadar yaklaştığı yıllar.
-2010'lı yıllar ABD'nin Suriye'yi iç savaşa ve kaosa sürükleyerek bizi ateş çemberine aldığı yıllar.
Evet çok açıktır ki, ABD, 70 yıldır sinsi plan ve politikalar ile Ülkemizin etrafını sarmış ve hatta NATO ayaklarıyla Ülkemizi işgal etmiştir.
2020'li yıllar ABD'nin 70 yıllık planının çöktüğü ve işgalin bittiği yıllar olacaktır, Allah'ın izniyle.
Hepimiz güzel günler göreceğiz ve tüm Ümmet-i Muhammed olarak, bu uzun kıştan kurtulup sonsuza dek bahar yaşayacağız. İnşaallah.