Seçim bitti, bir çok insan gibi bizde normal hayatımıza geri dönüş yaptık. Bu geri dönüşün 2019’a kadar unutulmuşluğu içinde, seçimden önce yaşadığım bir ziyareti vaka’yı paylaşmak ve , “ oh be rahatladım” demek istiyorum.
Malumaliniz oğlum, ne kadar büyüse de, sakalı bıyığı çıkıp, boyu posu beni geçse de benim Babişkom(telefonumda öyle kayıtlı) Sıddık, Denizli’de yüksek öğrenimini tamamlamaya çalışıyor.
Geçtiğimiz yıl, hazırlık sınıfına kayıt yaptırıp yurda yerleştiği gün yayımlanan Valiler Kararnamesi ile, zamanın Kahramanmaraş Valisi Şükrü Kocatepe, hayatın bir garip cilvesi olarak Denizli’ye atanmıştı.
Baba adam diye sevdiğimiz, temel atma törenlerinde Devletimizin birliğine bütünlüğüne göz dikenlerle ilgili sarf ettiği sözler nedeniyle takdir ettiğimiz, Kutsal topraklarda, annesine tekerlekli sandalye ile Hac farizasını yerine getirmesine gösterdiği hassasiyetten dolayı hayran olduğumuz Sayın Valimizi kaybettik demiştik ama, gelenin gitmesi de bürokrasinin bir cilvesi idi.
Geçtiğimiz yıldan bu yana, Denizli’ye birkaç kere gitmek kısmet olmasına rağmen, memlekete hizmeti geçmiş Sayın Valimizi ziyaret edememenin, vefamızı gösterememenin burukluğunu yaşadık.
Geçtiğimiz ay içerisinde okullar başlarken yine kısmet oldu, bu defa Sayın valimizi ziyaret edelim dedik.
Bu ziyaret isteğimizi de burada bir ağabeyimizle paylaştık. İzin almadığım için adını zikretmeyeceğim ağabeyimiz; madem gidiyorsun, Sayın Valimize memleketimizi anımsatsın diyerek bir hediye paketi hazırlayıp, iletmemizi istedi.
Bir günlük Ankara molamızdan sonra Denizli yollarına düştüğümüzde Denizli Valiliği özel kalemini arayarak, ertesi gün akşama kadar Denizli’de olacağımı ve 10 dakikalık bir çay içme ziyareti talebimizi, bir ağabeyimizinde Sayın Valiye ulaştırılmak üzere emaneti olduğunu beyan ettik.
Bir müddet sonra dönüş yapan Özel Kalem, Sayın Valinin programının çok yoğun olduğunu bu sebeple kabul edemeyeceğini belirtti.
Hayrola dediğimizde; seçim zamanı dedi özel kalem…
Sayın Vali mitingemi katılıyor dedim, tabii ki cevabı gelmedi bu sorunun..
Olabilir dedik, Devletin işi çoktur dedik. Ertesi sabah yola çıkmadan önce; yine özel kalemi arayarak, 10 dakika zaman ayırmayı bir kenara bıraktık, bir telefon açıpta; “yahu Abid Vanlı, hoş gelmişsin amma, program yoğun ne kadar buradasın, bir sıkıntın var mı?” diyemeyecek kadar zamanı olmayan(!) Vali için, şehir içine girerek mazot ve zaman kaybetmek istemediğimi, emanetleri otelden alıp alamayacaklarını sordum.
Bu talebime tamam dediler. Bu konuşmamı sitem kabul eden Özel kalem Müdürü, yaklaşık yarım saat sonra bizzat arayarak, 10 dakika zaman ayırdık bekliyoruz dese de, ı-ıh o iş geçti artık dedim.
Ve yola koyuldum.
Sayın Valim;
Biz aslında, insanlara ihtiyacınız olduğu sürede selam verecek bir görüşe sahip olduğunuzu, Kahramanmaraş’a ilk geldiğinizde, Hababam sınıfındaki 4 kızın tüm erkeklere aynı saatte Taksim meydanında randevu verdiği gibi, tüm gazetecilere aynı anda randevu verdiğinizde anlamalıydık.
Benim sadece vefa amacı taşıyan bu ziyaretim sırasında, sizden bir düzdüreceğimde(Bakınız-1) yoktu..
Her öğle yemeğinde konağa kadar gidip, annenizin yemeği ile bizzat ilgilendiğinizi bildiğimizden sizi sevmiştik…
Hac sırasında tekerlekli sandalye ile annenizi tavaf ettirirken, yanınıza gelen ve; “Sayın Valim birazda biz tavaf ettirelim” diyenlere, “herkes kendi annesini getirip tavaf ettirsin, öte gidin” dediğinizden dolayı sevmiştik…
Muhterem anneniz hayata veda ettiğinde, taziyelerimizi bildirmek için Denizli’ye kadar gidip acınızı paylaşmak istediğimizde, anneye gösterilen saygıya hürmetimizdendi.
Acınızı paylaşmaya geldiğimizde de sizden bir talebimiz olmayacaktı.
Muhterem anneniz vefat ettiğinde, Denizli Valiliği özel kaleminden Uşak’taki taziye evinin bulunduğu köyün adını alamamış ve bir tarafımıza bakarak geri dönmüştük.
İşte burada da anlamalıydık, Sayın Vali Şükrü Kocatepe’nin vefa olayından bihaber olduğunu.. Ama bilemedik.
Sayın Valim;
Biz sizi Kahramanmaraş’tan Denizli’ye özel uçağımızla gönderemedik ama, yüreğimizin sevgi dolu kanatlarıyla uğurlamıştık.
Anladık ki; zatıalinizin bir daha işinizin düşmeyeceği insanlara bakışı, köprüyü geçene kadar felsefesi ile sınırlıymış.
Hayattan bir ders daha alırken, sanmayın ki; bundan sonra gelecek olan Vali ve idarecilerimize, sizin yaptığınızı aklımıza getirip kem gözle bakacağız..
Bize bir adım atana 10 değil 100 adım atacağımızın bilinmesini isteyerek, hala görüştüğümüz, zaman zaman bizim aradığımız, zaman zaman kendileri arayan vali ve idarecilerimize selam olsun diyorum..
Bizimki; saf Anadolu delikanlılığı ruhu içerisinde memlekete hizmeti geçmiş bir idarecimize vefa ziyaretiydi Sayın Valim..
Öğrendik ki; vefa bazıları için, ya İstanbul’da bir semt adı, ya da soğuk kış gecelerinin içeceği BOZA MARKASI..
NOT: Bir ağabeyimizin gönderdiği hediyeleri Sayın Vali Kocatepe aldırmamış.. Hemen oğlumu arayarak emanetleri derhal otelden almasını ve yurttaki arkadaşları ile paylaşmasını istedim. Dolayısıyla, ertesi güne kalması mümkün olmayacak olan hediyelerden, birkaç kişi yerine 50 öğrenci faydalandı. Öğrencilere afiyet olsun..
BAKINIZ 1: DÜZDÜRECEĞİ OLMAMAK.. Karşısındaki kişiden bir talebi olmamak.. Argoda; eyvallahı olmamak anlamında kullanılır..