Bir önceki yazımda da TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in bir demecinden yola çıkarak, “yolsuzluk bataklığına dikkat çekmiştim.” Cemil Çiçek’in o demecinde, ““Bu yolsuzlukların üç ayağı var. Birincisi, siyaset. İkincisi, bürokrasi. Üçüncüsü, iş dünyası” demiştir. Bu yazımda da yine Sayın Cemil Çiçek’in bir demecinden yola çıkarak, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerine görüşlerimi belirteceğim.
İlginç bir tevafuk oldu. Son iki yazım, güncel olaylara ve TBMM Başkanının demeciyle bağlantılı bir şekilde şekillendi. Birinci yazımda, Sayın Cemil Çiçek ile tam olarak hemfikirdim. Bu yazımda, yine Cemil Çiçek’in demecindeki fikrine katılıyorum. Ancak, o fikre katılmakla birlikte, üzerine başka bir fikir daha ekleyerek, “yargı bağımsızlığı yetmez, yargı tarafsızlığı da önemlidir” diyorum.
Evet, hatırlayalım Cemil Çiçek ne demişti? TBMM Başkanımız Sayın Cemil Çiçek Beyefendi geçen gün Basın mensuplarıyla biraraya geldiği bir toplantıda “Anayasa'nın 138. maddesi bu memlekette ölmüştür. Hukuk, adaletin enstrümanıdır. Siyasetin enstrümanı değildir" şeklinde bir demeç vermiştir.
Anayasa’nın 138. maddesi “yargı bağımsızlığını” düzenler ve Anayasal Güvence altına alır. Bu madde hükmünü kısaca hatırlamak gerekirse buraya yazalım: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Bu madde “yargı bağımsızlığını” düzenliyor. Güzel. Hiçbir itirazımız olamaz. Bu satırların yazarı yargı bağımsızlığına sonuna kadar taraftardır ve yargının bağımsızlığının yanındadır.
Yargı bağımsızlığı tamam da, yargı tarafsızlığı ne olacak?
Anayasa’nın tamamına baktım. Yargının bağımsızlığına ilişkin onlarca hüküm var da, “yargının tarafsızlığına” ilişkin bir hüküm göremedim.
Anayasa’da tarafsızlık konusunda hüküm var. O da Cumhurbaşkanının tarafsızlığı üzerinedir. Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır. Tamam, yargı da tarafsız olmalıdır.
Şimdi bu sözlerime karşılık “yargı mensupları, hukuk içerisinde, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar veriyor. Bu tarafsızlık manasına gelir” diyebilirsiniz. Buna rağmen, “yargının tarafsızlığı” ayrı bir kavram olarak Anayasa’da yer bulmalıdır diye düşünmekteyim.
Bu görüşüm ve düşüncem üzerine herkes istediği kadar düşünsün. Benim düşüncemin özü şudur: “Yargı bağımsızlığına evet, ancak, ondan daha önce ya da onunla birlikte yargı tarafsızlığına evet” diyorum. Yargı bağımsız olmuş, hiçbir yerden emir almıyor, hiçbir yere bağlı değil. Tamam bunlar güzel de, “yargı mensupları, tarafsız değillerse, kanunları tarafsız yorumlamıyorlarsa ne olacak?”
Kısacası şunu söylemek istiyorum: “Vatandaşın yargıdan istediği, tarafsız ve adil karar vermesidir. Kime bağlı olduğu, kimden emir alıp almadığı o kadar da önemli değil. Bir vatandaş olarak ben yargının kararlarına bakarım. Kararlar hakkaniyete uygu mu? Kararlar hakkaniyete uygun değilse, yargının bağımsız olması çok da önem taşımaz. Yargının nereye bağlı olduğuna bakmam ben. Ben yargıda verilen kararların vicdanları incitip incitmediğine bakarım. Yeter ki, yargıda verilen kararlar, vicdanları incitmesin. Herkes kararı alkışla karşılasın. Önemli olan budur.”
Elbette, yargı bağımsız olursa, kararları da adil ve tarafsız olur ki, bu da “bal üstüne kaymaktır.” Buna da her aklı başında insan “eyvallah” der.
Bu sözlerim sakın şöyle anlaşılmasın: “Yargı tarafsız değil.” Bunu söylemek istemiyorum. Yargı öncelikle elbette kanunlar dahilinde karar veriyor. Tarafsız olmaya çalışıyorlardır. Buna rağmen, tarafsızlığın sağlanmadığı durumlar da yok değil. Ancak, yargı mensupları yargı bağımsızlığı sözkonusu olunca çok hassas oluyorlar da, aynı hassasiyeti yargı tarafsızlığı sözkonusu olunca, göremiyoruz. Yoksa şöyle mi düşünüyorlar: “Yargı tarafsızlığı bizim kendi iç meselemiz. Yargı bağımsızlığı ise dış meselemiz. İç meselemizi kendi içimizde hallederiz. Çok önemli değil” diye mi düşünüyorlar.
Sözü çok uzattım galiba. Benim bu yazıda özetle söylemek istediğim; “Yargı mensupları yargı bağımsızlığına hassasiyet gösterdiği kadar, tarafsızlığına da hassasiyet göstersinler. Yargı kararları ince elenip sık dokunarak meydana getirilsin. Her türlü kaygıdan uzak olarak yalnızca hakkaniyet içinde karar verilsin, vesselam.”