SANKO Üniversitesi
akademisyenleri, “Üniversite Yolunda Sınav Stratejileri” konulu panel
kapsamında Şehitkâmil Kültür ve Kongre Merkezi’nde 11’inci ve 12’nci sınıf
öğrencilerini bilgilendirdi.
Rektör Prof. Dr.
Güner Dağlı, yaptığı açılış konuşmasında, “Seçeceğiniz meslek, hayatınızın
bundan sonrasını nasıl yaşayacağınızı da belirleyecek” dedi.
Üniversitelerin
mesleki yetkinlik yanında, insanların hayatlarının en güzel günlerini geçirecekleri,
kişiliklerinin oturacağı, kişisel yeteneklerini keşfedeceği eğitim kurumları
olduğunu belirten Prof. Dr. Dağlı, şunları söyledi:
“Seçeceğiniz meslek,
hayatınızın bundan sonrasını nasıl yaşayacağınızı da belirleyecek. Bu nedenle meslek
seçiminde yakın çevrenizin ve özellikle ailelerinizin yönlendirmelerini göz
önünde bulundurun ancak severek yapabileceğiniz meslekleri tercih etmeye
çalışın.
Meslek tercihi
yanında bu konuda eğitim veren üniversitenin hocalarını, akademik, sosyal ve
kültürel imkanlarını, bulunduğu şehri ve şehrin imkanları da göz önünde
bulundurmalısınız.
Sizleri mutlu edecek,
ailelerinizi gururlandıracak sonuçlar almanız dileğiyle, sınavda hepinize
başarılar diliyor, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sizlere
armağan ettiği 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramınızı şimdiden
kutluyorum. “
SINAV KAYGISI VE
YÖNETİMİ
Tıp Fakültesi Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim
Öztürk ise kaygının (anksiyete)evrensel ve temel duygulardan biri ve diğer
duygular gibi işlevsel olduğunu kaydetti.
Kişinin gelecekte
yaşanması olası aksilik ya da olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmasının tedbir
almasını sağladığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşlevsel, yararlı
kaygıya örnek olarak araçlara sigorta yaptırmayı, bankada birikim yapmayı,
check-up yaptırmayı ya da havalimanına birkaç saat önce gitmeyi
verebiliriz. Kaygı çok güçlüyse, uzun süre devam ediyorsa, bir tehlike yokken
birdenbire ortaya çıkıyorsa, kişiyi aşırı derecede rahatsız ediyor ya da günlük
hayattaki işlevlerini yerine getirmesini engelliyorsa bir bozukluk olarak ele
alınmalıdır.
Sınav kaygısı
özelinde konuyu irdelersek ılımlı düzeydeki sınav kaygısı motivasyonu artırarak
akademik başarıyı olumlu yönde etkilerken, yüksek düzeydeki kaygı performans
üzerine olumsuz etki yapmaktadır. Sınav kaygısını sınav öncesinde öğrenilen
bilginin, sınav sırasında etkili biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının
düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlayabiliriz.”
Öğrencilerin akademik
başarısını düşüren, potansiyellerini tam anlamıyla ortaya koymalarını
engelleyen, kiminin eğitimine ara vermesine neden olan, yaşamsal ve mesleki
kararlarını olumsuz etkileyerek ciddi bir sorun haline gelebilen sınav
kaygısının altında yatan nedenlere odaklanan çalışmalara işaret eden Dr. Öğr.
Üyesi Öztürk, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Öğrencilerin geçmiş
deneyim ve inançları, hatalı aile tutumları, ders yükü ile ilgili algıları ve
zaman yönetme becerilerindeki sorunları öne çıkmaktadır. Sınav öncesinde, sınav
sırasında ya da sınav sonrasında kendini fiziksel, duygusal, davranışsal ve
bilişsel belirtilerle gösteren sınav kaygısının tedavisinde aile ve
eğitimcilerle iş birliği, bireysel psikoterapi ve gerekiyorsa ilaç tedavileri
ön plana çıkmaktadır.”
DR. ÖĞR. ÜYESİ SİBEL
POLAT OLCA
Sağlık Bilimleri
Fakültesi Hemşirelik Bölümü Psikiyatri Hemşireliği Ana Bilim Dalı Başkanı Dr.
Öğr. Üyesi Sibel Polat Olca da konuşmasında sınav kaygısı yönetimi üzerinde
durdu.
Dr. Öğr. Üyesi Olca, sınav
kaygısını kontrol edebilmek için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“•Sınava düzenli
olarak yeterince çalışma konusunda kendinizi motive edin.
• Sınav öncesinde sizi mutlu edecek sevdiğiniz
yararlı besinler tüketin.
• Sınav konusunda olumsuz düşünceleriniz yoğunsa
spor yapın.
• Uykunuz düzenli olsun, günlük 7-8 saat uyuma
konusunda kendinizi programlayın.
• Sevilen kişilerle boş zamanlarda iletişimde
olun ve onlarla zaman geçirin.
• Motivasyon sağlayıcı hobileriniz varsa bunları
yapın.”
Sınav günü yapılması
gerekenleri anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Olca, “Son ana kadar ders çalışmayın,
sınavdan önce gevşeme yöntemlerini uygulayın. Sınav yerini bir gün önceden
görün. Sınav günü yanınıza alacağınız eşyaları bir gün önceden hazırlayın. Sınav günü
en rahat kıyafetleri tercih edin. Dar ve hava almayan kıyafetleri yerine
pamuklu terletmeyen ve bol giysiler giyin. Sınava günü erkenden yola çıkın,
kendinize inanın ve güvenin” ifadelerine yer verdi.
Dr. Öğr. Üyesi Olca,
sınav süresince kaygı ile başa çıkmak için, zihinsel ve bedensel uygulamaların
önemli olduğunu sözlerine ekledi.
AKADEMİK BAŞARI VE
BESLENME
Sağlık Bilimleri
Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Efsun Karabudak,
“Akademik Başarı ve Beslenme” konulu bir sunum yaptı.
Prof. Dr. Karabudak,
“Üniversite sınavına sayılı günler kaldı. Hazırlıklar tüm hızıyla devam ederken
artan sınav stresi adayların yeme davranışlarında ve uyku düzeninde değişiklere
yol açabiliyor” uyarısında bulundu.
Heyecan içindeki
ailelerin çocuklarının sınav başarısını artırmak için neler yiyip içmeleri
gerektiğini araştırdığına vurgu yapan Prof. Dr. Karabudak, sınavın yaklaştığı
bugünlerde, adayların beslenmelerinde nelere dikkat etmeleri gerektiği, sınav
sabahı ve sınav sırasında hangi besinleri tüketebileceği ve hangi besinlerden
kaçınılması gerektiği ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dengeli bir diyet ve
sağlıklı bir yaşam tarzı sınava odaklanmanıza ve hastalıklardan kaçınmanıza
yardımcı olabilir. Tek bir besin, besin ögeleri açısından eksiksiz değildir, bu
nedenle tabağımızda besin çeşitliliğine ihtiyacımız vardır. Öğün atlamamaya
çalışın, yoksa kan şekeri seviyenizde dalgalanmaların olması performansınızı
olumsuz etkileyebilir.
Bitkisel ve tohum
yağlarında bulunan çok fazla omega-6 ve yağ açısından zengin balıklarda ve
deniz ürünlerinde bulunan (beyin gücü için önemli olan) çok az omega-3 yiyoruz.
Omega-6 tüketiminizi sınırlandırmanız önemlidir. Bu, biraz margarin gibi bu
yağlardan yapılan ürünlerin yanı sıra, yağların kendilerinin de
sınırlandırılması anlamına gelir.
Beyin en fazla su
içeren organlarımızdan biri olduğundan susama duygusu gelişmeden sıvı
alınmalıdır. Tercih edilmesi gereken sıvı ise sudur. Diğer içecekler basit
şekerler, kafein ve diğer uyaranlar açısından dikkatli değerlendirilmelidir.
Mutluluk hormonu olan serotonin sentezi için fazla miktarda karbonhidrat içeren
besinlerin tüketiminin obeziteye neden olacağı ve ileri yaşlardaki metabolik
hastalıklara temel hazırlayacağı unutulmamalıdır.”
UYKU ÇOK ÖNEMLİ
Yeterince uyumamanın
hafızayı olumsuz etkileyebileceğini ve yanıtları yavaşlatabileceğini anımsatan
Prof. Dr. Karabudak, şu paylaşımı yaptı:
“Uzmanlar, kısa
süreli anıları uzun süreli anılara dönüştürmekten sorumlu olan bellek
nöronlarının biz uykudayken en etkili şekilde çalıştığına inanıyor. Yatma
vaktine çok yakın ağır bir yemek tüketmek uykunuzu etkileyebilir, bu nedenle
son yemeğinizi yatmadan en az üç saat önce yemeye çalışın. Yatmadan hemen önce
bir enerji içeriği düşük, besleyici içeriği yüksek besinleri tercih
edebilirsiniz.
Yatmadan en az dört
saat önce çay, kahve, kola ve çikolata gibi kafein içeren yiyecek ve
içeceklerden kaçının. Kafeine karşı çok hassas olan bazı kişiler, 12 saat sonra
bile etkileri hissedebilirler. Yatmadan önce ılık bir bardak süt daha iyi
uyumanıza yardımcı olabilir.”
GELECEK SENİN! NEFES
AL, HAREKET ET, HEDEFE ODAKLAN
Sağlık Bilimleri
Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevin Ergun ise
“Gelecek Senin! Nefes Al, Hareket Et, Hedefe Odaklan” konulu sunum
gerçekleştirdi.
“Sevgili öğrenci
arkadaşlarım, ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 Pandemisi,
tüm insanlığı olumsuz yönde etkilemiş, bunun sonucunda hareketi ve aktiviteyi
unutan kişilerden oluşan mutsuz toplumlar yaratmıştır” diyen Prof. Dr. Ergun,
şöyle devam etti:
“Hem siz gençlerimiz
hem de belli bir yaş grubumuz için eğitimden ve sosyal hayattan, arkadaş ve
dostlarımızdan uzakta kalmak sadece telefon, tablet ve bilgisayarla olan
iletişim kabul edilebilir bir yaşam gerçeği değildir.
Bu
kısır döngüden kurtulmak için sınavlara hazırlandığınız bu süreçte motive olmak
ve hayata gülümsemek amacıyla hareket edebilmenizi, aktif olmanızı ve egzersiz
yapmanızı öneriyoruz.”
İnsan
vücudunun aktivite için şekillendirilmiş ve geliştirilmiş olduğunu ifade eden Prof.
Dr. Ergun, fiziksel aktiviteyi iskelet kasları ile yapılan, enerji gerektiren
vücut hareketleri, egzersizi ise özel olarak fiziksel uygunluğu artırmak ve
sürdürmek için yapılan planlı, yapılandırılmış tekrarlı vücut hareketleri olarak
tanımladı.
Prof.
Dr. Ergun, fiziksel aktivite ve egzersizin yararlarını “Endurans (dayanıklılık)
ve esneklik, daha sağlıklı kaslar, kemikler ve eklemler, enerji (kalori
harcaması), vücut kompozisyonunda iyileşme, stresle başa çıkma, duygu durumu düzelme,
kendine güven ve iyilik hali, daha kolay uykuya dalma ve daha kolay uyuma”
olarak sıraladı.
Egzersiz
yapmak için öğrencilere koruyucu, esnek, çeşitli ve eğlenceli bir program seçmeyi
öneren Prof. Dr. Ergun, “Kendinize uygun bir seviyede başlayın, profesyonel
olarak egzersiz uzmanı bir fizyoterapistten yardım alın” ifadelerini kullandı.
Seanslardan
birini kaçırmanın sorun olmadığını ancak ertesi gün devam etmek gerektiğini
anımsatan Prof. Dr. Ergun, “Bir günde iki seans asla yapmayın. Yorulduğunuzda istirahat
edin. Ancak yaşamanızın geri kalanı için de plan yapın. Dengeli ve kişisel
tatlar tüketmeyi tercih edin” diyerek uyarılarını dile getirdi.
Prof.
Dr. Ergun, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2010 yılında sağlıklı toplumların geleceği
için gençlere fiziksel aktivite amacıyla sunduğu önerileri şöyle sıraladı:
“
-5-17 yaş grubu çocuk ve gençler günde toplam en az 60 dk. orta-şiddetli
düzeyde fiziksel aktivite yapmalıdırlar.
- Fiziksel
aktivitenin süresi 60 dk.’dan fazla olursa ek olarak sağlığa fayda sağlayacaktır.
-
Günlük fiziksel aktivitenin önemli kısmı aerobik ve şiddetli yoğunlukta
olmalıdır.
-
Bunun yanında kas ve kemiklere yönelik kuvvetlendirme haftada en az 3 kez
yapılmalıdır.”
Fizyoterapi
ve Rehabilitasyon Bölümü1’inci, 2’nci ve 3’üncü sınıf öğrencilerinden oluşan
bir ekiple müzik eşliğinde katılımcılara egzersiz yaptıran Prof. Dr. Ergun, bu
egzersizlerin sınava hazırlanırken molalarda yapılmasının önemine de vurgu
yaptı.
Sunuculuğunu
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü
2’nci sınıf öğrencisi Nida Zeliha Çiçek’in yaptığı panele Tıp Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Salih Murat Akkın, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türkan
Pasinlioğlu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ayhan Özkur,
eğitimciler ve öğrenciler katıldı.