ŞU BASININ ALAYINI……
24 Temmuz basına sansürün kaldırılış bayramını kutladık.
Kutladık ta başımız göğe erdi. Basına sansür varmış gibi bir izlenim bırakmanın ne yeri var ne de zamanı.
Hem sansür var mı ki?
Hiçte bile.
Ne sansürü.
Basının uydurması.
Sanki sansür varmış gibi pozlara giriyorlar.
Bakın birkaç örnek vereyim siz daha iyi anlayın.
Ede Ajans, Mustafa Şirin Ağabeyimizin. Bir süredir yeni mezarlık yerinin yanlış olduğuna dem vuruyor. Neymiş efendim mezarlık yeri mesire alanının yanına yakınmışta eski mezarlık yeri genişletilebiliyormuş ta.
Bakın hele bakın…
Memleketin dirliği ve düzenini bozmaya çalışan hareketlere bakın. İcazet-i Şehr-i Emin’liğimiz makamı katlarında burası uygun demişse uygundur. Şimdi bozgunculuk çıkarmanın ne gereği var. Hem Mustafa Ağabeyimiz bilmez mi ki din alimleri yıllardır ölümden sonra diriliş var mı diye tartışırlar, gece hortlayanları anlatırlar. İşte Şehr-i Eminliğimiz üstün ileri görüşleriyle “eğer bunlar gerçekten hortlarsa bakın ne güzel mesire yeri. Leb-i Derya. Şehre gelip çocukları korkutmasınlar. Burada oturup geçmişi yâd etsinler” diye düşünmüş.
Yok efendim orada çalgılı çengili düğün yapılıyormuş da pikniğe gelenler varmışta.
Olsun Efendim.
Onlarında müzik dinlemeye hakları yok mu?
Evlatları torunları “bak biz evleniyoruz keşke sende burada olsaydın” diyeceklerine, ne kadar önünde olmasa da yakınında “bak ben evleniyorum” diye gırnatanın iki teline daha fazla basarlar.
Ayrıca dünyanın incisi Sinop’a nükleer santral yapalım diye dünyanın incisinin içine etmeye hazırlanan sevgili Uzmanlar, İncir’in beşiği Aydın’da termal enerji tesisleri nedeniyle incirlerin kökünü kurutmaya yemin edenler, hatta yetmeyip dünyalar güzeli Muğla-Yatağan’daki termik santral nedeniyle doğayı katledenler varken ufacık bir mesire alanı mezarlık olmuş çok mu? Hem de böyle ulvi bir konuda.
Ha bir de uzakmış.
Hele buna ne demeli…
Kahramanmaraş Necip Fazıl Hastanesi’ne gitmek isterken “yahu ne de olsa Gaziantep’e geldik dur Necip Fazıl’a değil de Konukoğlu’na gideyim” dediğimizi ne çabuk unuttuk? ya da Tekerek Yolu’nda ağır hastalanan birini hastaneye yetiştirene kadar ambulansta doktor gözetiminde ruhunu teslim etme hizmeti hangi ilde var? (Zaten ambulansta gitmezse hastanede kesin gider) Hastaneyi göz önüne alınca mezarlık yakın değil mi?
E hastanede ölürse ne olacak?
Bak işte nankörlüğün dik alakası.
Son görev yaşadığı şehirde güzel bir şehir turu atacak.
Hem de beleş.
Daha ne istiyorsunuz efendim.
Hastaneden alacaksınız Ulu Camiye. Yaklaşık 15-20 km. felan. Yarım saat. Hadi trafiğe takıldınız 45 dakika. Oradan da mezarlığa. Bir 15-20 km’de oradan. Sıcakta da kokmaz, cenaze araçlarında dolap var. Oradan oraya acelesi mi var hem de?
Şimdi bunları söylediler diye ede ajansa azıcık ekonomik ambargo konmuş.
Ama azıcık.
Bunun sansürle ne alakası var canım.
Onlarda söylemeselerdi efendim.
Bak bir sürü aktüel haber var.
Millet cayır cayır karısını kesiyor.
Yazsınlar efendim.
Bunları yazsınlar.
*****
Bir de şu birleşik basın var.
Ne güzel basın darmadığındı.
Bak eskiler bir araya gelmiş birde birleşik basın kurmuşlar.
Birleşik.
Basın.
Ne kadar tehlikeli kelimeler.
Şimdi bunlar bir araya gelince ne sorunlar görecekler.
Neler geçecek kafalarından.
Ne güzel ayrı ayrı baş ediliyordu bunlarla.
İlk icraatları da Kültür Park olmuş.
Neymiş efendim 10 Milyon lira bir ucubeye harcanıyormuş.
Ne yapılsaydı yani?
O 10 milyonu alıp ta Kahramanmaraş’ın altyapısına mı yatırılsaydı?
Olmayan yağmursuyu sistemi mi yapılsaydı?
O zaman Kaski’deki onlarca rögar açma personeli işsiz kalacaktı değil mi ama?
Yağmur yağınca Tekerek Yolu, Şekerdere, Mağaralı civarı ne güzel şelale gibi oluyor. Vatandaş balkonlarından, yollarından akan bu akan suyla hülyalara dalıyor. Maziyi hatırlıyorlar. Efendim gördüğünüz gibi bunlar aynı zamanda doğa düşmanı. Yağmursuyu sistemi olunca bakın yağmur yağacak ama yollarda şelale olmayacak.
Ne kadar üzücü bir durum.
Ayrıca altyapıya yatırım yapan hangi şehr-i emin tekrar seçilmiş.
Bunu bilmezler mi?
Ya da o parayla gidip Doğukent-Binevler hafif raylı sistemi mi yapılsaydı.?
Bak bir sürü yeni otobüs alındı onlar ne olacak?. Hoş otobüs saatleri de ayarlanamadı. Ya hepsi peş peşe geliyor ya da hiç gelmiyor ya neyse o da konu değil.
Otobüs alındı mı alındı.
Sorun yoktur.
Abid Ağabey’e de dava açılmış. Şimdi ona dava açılmasa avukatlar ne yiyecek? Kağıt kalem satanlar evine nereden ekmek götürecek? Mübaşirler işsiz kalacak. Değil mi ama? Şehr-i Eminliğimiz bunları düşünmüş. Bunun yazdıklarıyla veya sansürle ne alakası var? Bir de basın bayramını boykot etmiş. Haydaa. Yahu pişmiş aşa su katıyor. Doğruyum da doğruyum diyor bu adam. Birazcık eğilip bükülsen ne var sanki.
*****
Bu birleşik basın yetmiyormuş gibi bir de Kanal Maraş çıkmış.
Mustafa Karaaslan’a da ne oluyor ki?
Gitmiş Pazarcık Belediye Başkanı’nı vatandaşın üzerine yürürken çekmiş.
Ne alaka efendim.
Yürümeyip te uçsa mıydı?
Yok, orada kadınların koyduğu tenekeyi tekmelemiş. Azıcık ayağının ucuyla dokunmuş bu da tekme mi? Hem tenekenin orada ne işi var?
Vatandaşlar gelmeyen asvaltı protesto etmek için yolu kapatmışlar. Bakın şu bölücülerin yaptığına. Neymiş efendim asvalt istiyorlar.
Sanki asfaltta doğdular.
Daha bitmedi.
Yok gözünüz kör olsun demiş vatandaşa, külliyen yalan. “Gözünüz kar olsun” diyecekti aslında havalar sıcak ya. (Burada saçmalıyor diyenlere sesleniyorum. Devletin koca valisi bir dönem vatandaşa “getirin o ga..tı” dedikten sonra da “ben kavas demiştim” dedi inandınız da benim dediğim niye olmasın)
Yol tozluymuş.
Asfalt istiyorlarmış.
Size ne efendim.
Orada mı oturuyorsunuz?
Yazacaksanız bakın Celal Doğan Parkı var. Belediye ne güzel yeni mangal yerleri yaptırmış. (Hoş ateşi yaktığınızda duman bacadan çıkacağına sizi boğuyor ya neyse. O ufacık bir mimari hata göze görünmemeli. Yapıldı ya)
“Bu tamamen başkana yapılmış bir komple”. (Komplo değil ha. facebookta arkadaşlar böyle yazmış. Arkadaşlar yazmışsa doğrudur). Bir de görüntüleri youtube da yayınlamış. 3000’e yakın görülme oranına ulaşmış.
Offf off.
Ne yapacağız bunlarla bilemiyorum.
****
İşte dostlar basın bu kadar karmaşık durumda.
Başka işleri güçleri yokmuş gibi uğraştıkları şeylere bakın.
Onlar olmasa ortalık güllük gülistanlık.
Bir de onlara toplantılarda “basınımızın güzide temsilcileri” diyorlar.
Aslında şu basının alayını sallandıracaksın Kıbrıs Meydanı’nda.
Bak bakalım bir daha ses çıkıyor mu?
Artık güzide de denmesin.
Hem ne öyle assolist çağırır gibi “güzide basın”
Yasak getirilsin.
Pardon gazımız fazla geldi.
Basına sansür var da ne demek?
Yok hemşerim basına sansür yok.
Çünkü burada basına sansür var demekte yasak.
NOT: Bu yazının sonunda hürmet-i alilerinize saygılar sunarım efendim. Siz zahmet buyurmayınız çarşı Pazar felan lazımsa kulunuz emrinize amadedir. Naçizane istediğiniz örnek gazeteci olma yolunda mesafe kat etmeye çalışıyorum efendim. Çalışmalarımız üzerine tek rakibimiz Yudum Fabrikası efendim. Saygılar sunarım efendim. Örnek gazeteciniz.
Hepinize hayırlı Haftalar.
YİNE MEDYA GAZETESİ
BAŞYAZI