Yazımın iki kısmı var. Birinci kısmında TRT’ye bir teşekkür var. İkinci kısmında ise TV Dizlerinin toplum üzerindeki etkisi üzerine kısa bir gözlemim var.
Önce TRT’ye niye teşekkür ettiğimi kısaca özetleyeyim. TRT’ye Osmanlı Tokadı isimli TV Dizisi dolayısıyla teşekkür ediyorum. Bu teşekkürümü internette sosyal medya vasıtasıyla da iletmiştim. Geçen hafta hem facebook ve hem de twitter sayfamda şu notu paylaşmıştım: “İlkokul 2. sınıfa giden Oğlum Abdurrahman Taha tam bir Osmanlı Hayranı oldu. Ben senelerce uğraşsam bu şuuru veremez ve başaramazdım. Osmanlı Tokadı adlı diziyi izleye izleye tam bir Osmanlı Hayranı oldu. Evdeki bir tahta kılıcı bana getirip göstererek "Baba bu Fatih'in kılıcı mı?"diye soruyor, "okçuluk hakkında sorular soruyor", "Osmanlı hakkında devamlı bilgi istiyor." Helal olsun TRT'ye Demek ki TV'deki Diziler, istenirse hayırlı işlere de vesile oluyorlarmış. İlk defa TV Dizilerinin işe yaradığını ve olumlu sonuçlar oluşturduğuna şahit oldum. Teşekkürler TRT.”
TRT’ye bu teşekkürü sunduktan sonra, gelelim yazımızın ikinci kısmına. TV Dizlerinin toplum üzerindeki etkisi üzerinde hasbıhal etmeye.
Zaten, yazımın birinci kısmı, ikinci kısmı hakkında da fikir veriyor. TV Dizilerinin toplum üzerinde çok büyük etkisi var. Özellikle çocuklar ve gençler üzerindedir bu etki. Güzel, hayırlı, doğru, iyi, toplumumuzun örf ve adetlerine uygun TV Dizileri hayırlı ve iyi etki meydana getirirken, bunun zıttı olan TV Dizileri, toplumun ahlaki yapısını ve gençlerimizin geleceğini olumsuz etkilemektedir. Bu tespitimiz bir sır değil. Herkes bunu kolaylıkla gözlemleyebilir.
Bakın ben bunu nasıl gözlemledim. TRT’nin Osmanlı Tokadı isimli dizisi nasıl fayda sağladı ve ben bu faydayı müşahhas (somut) olarak gözlemledim. Bunun zıttı bazı dizilerin nasıl olumsuzluk meydana getirdiğini de bilmeyen yoktur. Bu olumsuzluk meydana getiren dizilerin isimlerini verip de reklamlarını yapmayalım. Ancak bu dizileri hepimizin bildiğini düşünüyorum.
İnsan iki özelliğiyle dışa açık ve çevresindeki oluşan durumlardan etkilenecek bir yapıda yaratılmıştır. Birincisi, insan irade sahibi bir varlıktır. İradesini hayra da, şerre de kullanabilir. İkincisi de insan özellikle en yakınındaki gelişmelerden etkilenen bir varlıktır. Bu iki husustan yola çıkarak, şu hususların altını çizmekte fayda vardır.
Günümüzde iletişim dünyasının, medya dünyasının her yeri kapladığı, Bilgi Teknolojileri çağında yaşıyoruz. Bu teknolojiler öyle kaplıyor ki insanları, adeta yeri geliyor, ailesinden ve yakın çevresinden de öncelikli bir konuma geçebiliyor. İnsanın artık en yakınında, ne ailesi var, ne dostları var, ne arkadaşları var, ne iş çevresi var. Bunlardan belki daha öncelikli ve belki daha etkin olarak, internet var, cep telefonu var, medya ve basın var, TV’ler var, radyolar var. Bu kadar etkin bir Bilgi Teknolojileri iletişimi, eski geleneksel iletişimi (aile, arkadaş, iş çevresi iletişimini) ikinci plana atabiliyor. Bu durumda özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz TV Dizilerinde sunulan hayatı gerçek hayat ve iyi ve doğru hayat sanabiliyor. Çünkü, geleneksel iletişim kanalları artık zayıfladığı için, oradan destek alması da zayıflıyor.
Bu durumda TV’lerin yöneticilerine ve yapımcılarına büyük iş düşüyor. Çocukları ve gençleri koruyacak ve aile yapımızın geleneksel unsurlarını öne çıkartacak TV Dizileri ve programları hazırlamak, artık eskisinden daha fazla önemlidir.
Evet, bu noktada sözü doğrudan “toplum mühendisliği” noktasına getirmek de fayda var. İyi niyetli ve özüne sadık olan TV yöneticileri ve yapımcıları, toplumu huzur ve sukunet, iyilik ve doğruluk istikametinde kolayca (adeta birkaç etkin TV Dizisiyle ve programıyla) yönlendirebileceği gibi, bunun zıttı da mümkündür. Toplumu bozmak ve ifsad etmek isteyenler için de iş kolay. Birkaç TV Dizisi ve programı da çocukları ve gençleri kolayca olumsuz olarak etkileyebilmektedir.
Durum bu kadar açık ve her şey meydandadır. Hakim ve etkili güç medyadır. Evet, “toplum mühendisliğinin anahtarı ve iksiri medyanın elindedir. Bu anahtar ve iksiri nasıl kullanırsanız, hangi kapıyı açmak ve toplumu nasıl dönüştürmek isterseniz, o mümkündür.”
Dikkat ederseniz, yazımın başlığında “TRT’ye Osmanlı Teşekkürü” ibaresine yer verdim. Bu “kendimi bir Osmanlı olarak görmemden” kaynaklanıyor. Benim gibi “kendisini Osmanlı gören herkes TRT’ye bu teşekkürü” sunmalıdır.
Yazımın sonunda, “başta TRT’den olmak üzere, tüm TV’lerden, toplumu iyi ve güzel yönde, hayırlı ve huzurlu doğrultuda geliştirecek ve yönlendirecek dizi ve program beklediğimizi” özellikle ifade ediyorum.