Nefsime ve Neslime Öğütler 1- "Dünya seni bırakmadan sen Dünyayı bırak."
Bilinen bir gerçektir ki, hayatın gençlik devresinde hayat capcanlı ve zevklidir. Gençlik bittikten sonra orta yaşlarda da devam eder bu zevk ve güzellik. Ancak yaşlılıkta iş değişir. Yaşlılıkta Dünya insanı bırakır. İnsan kendisini terkedilmiş gibi hisseder. Bu terkedilmiş hissi içindeyken, insanın önünde ahiretten başka seçenek kalmaz. Artık, mecburi istikamette son hızla ilerleyiş başlamıştır. Eskiden zaman geçmek bilmez iken, zaman son hızla akar-gider. Bu gerçekler ışığında akıllı insana düşen şudur; "Dünya seni bırakmadan sen Dünyayı bırak. Gençliğinden itibaren Dinin emirlerine uy." Günü geldiğinde seni bırakacak ve terkedecek birine sonsuz bir sevgiyle bağlanmak akıl kârı değildir
Nefsime ve Neslime Öğütler 2- "Dünya mutluluk yeri değil, mutluluğa hazırlanma yeridir."
Dünyada mutluluklar geçicidir. Mutluluklar gider, giden her güzellik gibi hüzün bırakır. Mutluluğun bir örneğidir burada bize sunulan. Gerçek ve kalıcı mutluluk burada ve bu fani âlemde mümkün değildir. Ancak kalıcı ve sonsuz mutluluğa burada hazırlanmak mümkündür. Bu bilinçle Dünyada gerçek ve kalıcı mutluluk aramak akıl kârı değildir.
Nefsime ve Neslime Öğütler 3- "Dünyaya dünya kadar, Ahirete ahiret kadar değer ver."
Dünyanın değeri bellidir. Değeri azdır. Çünkü elde, avuçta kalmıyor. İstesen de istemesen de Dünyadan ayrılacaksın. Ahiret ise sonsuz bir değerdedir. Ahiret senin sonsuz kalacağın yerdir. Ondan asla ayrılamayacaksın. Ayrılacağın bir yere sanki hiç ayrılmayacakmış gibi değer vermek, hiç ayrılmayacağın bir yere de hiç değer vermemek akıl kârı mıdır? Dünyaya sınırlı bir değer ver, ahirete sınırsız bir değer ver. Dünyaya, ahiretten daha fazla değer vermek akıl kârı değildir.
Nefsime ve Neslime Öğütler 4- "Her doğan günü bir imkan, her batan günü bir izan vakti bil.”
Her sabah yalnız güneş doğmuyor. Her insan da güneşle birlikte doğuyor. Çünkü ona her sabah yepyeni bir imkan sunuluyor. Bu imkan, ibadet etmek, takva üzere yaşamak, iyilik yapmak, doğru ve dürüst davranmak, aklın ve idrakin yolunda gitmek üzere verilmiş bir imkandır. İnsan gününü bitirdiğinde, imkanları değerlendirdiğinde, akşam kendisi ile başbaşa kalmalıdır ve izan içinde olmalıdır. İzan ederek ben bugün ne yaptım, hangi hayırları işledim ve ahirete yönelik ne gibi iyi işler işledim diyerek düşünceye varmalıdır. Günler imkan, geceler ise izan vaktidir. Günleri bir imkan olarak görmemek ve her akşamı da tefekkürle geçirmemek akıl kârı değildir.
Aklın yolu 5- "Dünya hayatı için mal ve servet biriktirene değil, Ahiret hayatı için ecir ve sevap biriktirene gıpta et.”
Nefsim o kadar hırslı ve zaafiyetle dolu ki, Dünya adına bir iş başarana, bir mevkiye gelene, bir servet edenene gıpta ve iştahla bakıyor. Kendisini onun yerine koymak istiyor. Ahiret için kazanımlarda bulunana, hayır ve hasenet içinde çalışana karşı da ne bir iştah, ne de gıpta ile bakıyor. İlgisini çekmiyor. Ahirete karşı hiçbir hırsa sahip değil, kanaat içinde, Cennetin en alt derecesine razı olduğuna kendisini kabul ettirmiş de, Dünyadaki alt makamları, az kazançları istemiyor, ve razı değil. Ne garip bir durum değil mi? Dünya hayatına bu kadar fazla ilgi ve Ahiret hayatına karşı bu kadar fazla ilgisizlik akıl kârı değil.
Nefsime ve Neslime Öğütler 6- “Perdenin önündeki görüntülere aldanma, perdenin arkasındaki gerçek resmi görmeye çalış.”
Hayatta iki tür görüntü vardır. Birinci görüntü perdenin önündedir. İkinci görüntü ise perdenin arkasındadır. Perdenin önünde görünenler seni aldatmasın ve perdenin arkasındakileri görmeye çalış. Bu bakış açısıyla bakarsan, Dünyadaki tüm varlıkların ve nimetlerin gerçek ve tek sahibinin Allah (cc) olduğunu idrak edeceksin. Allah bizlere gönderdiği nimetler için bir aracı kullanıyor. Meyve ve sebzeler topraktan yetişiyor diye o meyve ve sebzeler toprağın değildir. Meyveler ağaçta toplanıyor diye, meyvenin asıl sebebi ve asıl sahibi ağaç değildir. Sebzeler fidelerde yetişiyor diye sebzenin asıl sahibi ve asıl sebebi o fide değildir. Ağaç da, fide de, birer aracı konumundadır. Ağacın ve fidenin Dünyadaki sahipleri olan insanlar da birer aracı konumundadır. Ağaca ve fideye değil, insana ve kula değil, nimetlerin gerçek sahibi olan Allah (cc)a minnet duy ve şükret. Nimetlerin gerçek sahibi ve dağıtıcısı olan Allah'ı unutup da aracı ve vesile konumunda olanları yüceltmek akıl kârı değildir.
Nefsime ve neslime, bu yazıda, 6 öğüt verdim. Bu yazıdan sonra da kısmetse diğer öğütlerim gündeme gelecektir, İnşaallah.