Bugün 18 Ağustos 2021. Miladi açıdan tarih budur. Hicri açıdan tarih 10
Muharrem 1443. Hicri açıdan da tarih budur. Hangi açıdan bakarsanız bakın,
vakit tektir, o da içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız andır. Takvimleri
insanlar icat etmiştir.
Takvimlerde bazı vakitler önemli yer tutar. Mesela, bu satırları
yazdığım günün, 10 Muharrem 1443 tarihinin Aşure Günü’ne denk gelmesi önemlidir.
Aşure Günü neden mühim?
İnancımıza
göre birçok büyük hadiseler Aşure Günü’ne denk gelmiştir. Elbette bunda
hikmetler vardır. Yine inancımıza göre, büyük kurtuluşlar hep bu günde tecelli
etmiştir.
1. Hz. Âdem'in (as.)
tövbesi bu günde kabul edilmiştir.
2. Hz. Nuh’un (as)
gemisi Cudi Dağına bu günde demirlemiştir.
3. Hz. İbrahim'in (as)
oğlu Hz. İsmail (as) bu günde doğmuştur.
4. Hz. Davud'un (as)
tövbesi bu günde kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf (as)
kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan bu günde çıkarılmıştır.
6. Hz. Yakub'un (as),
oğlu Hz.Yusuf'un(as) hasretinden dolayı kapanan gözleri bu günde tekrar görmeye
başlamıştır.
7. Hz. Eyyub (as)
hastalığından bu günde şifaya kavuşmuştur.
8. Hz. Yunus (as)
balığın karnından bu günde kurtulmuştur.
9. Hz. Musa (as) ve
kavmi, Firavun’dan bu günde kurtulmuş, zalim Firavun ve ordusu bu günde sulara
gömmüştür.
10. Hz. İsa (as) bu
gün dünyaya gelmiş ve bu gün semaya yükseltilmiştir.
Aşure Günü diye
adlandırdığımız gün esasında 10 Muharrem günüdür. Ancak Hz. Nuh’un (as) o gün, yani kurtuluş günü
gemide kalan tahıl, bakliyat, nohut, buğday, pekmez gibi gıdalardan karışım
yaparak gemidekilere ikram ettiği yemeğe biz Aşure dediğimiz için 10 Muharrem
günü Aşure Günü olarak adlandırılmaktadır.
Neticede Aşure bir kurtuluşu ve sevinci temsil eder.
Hz. Mehdi de kurtuluşu ve sevinci temsil eder.
Yazımın başlığı “Mehdiyet Meselesi ve Kurtarıcı
Beklemek”.
“Meddiyet
meselesi” derken kasdım, insanlar arasından ihtilaf ve tartışmalar zuhur ettiği
için, bu hususta üzerinde anlaşılmış tek bir fikir ve tek bir karar olmadığı
için böyle bir tabir kullandım.
Mehdiyet
noktasında tüm Müslümanlar aynı görüşte değil. Kimisi Mehdiyete inanmıyor,
kimisi inanıyor.
Mehdiyet konusu imanın şartlarından değildir.Bu konu akideye dahil
değildir.Müslümanlardan Mehdi’yi inkar edenler dinden
çıkmazlar. Hazreti Mehdi’yi kabul edenler ve ahir zamanda zuhur edeceğine
inananlar da, dini bakımdan niye böyle düşündüğü için sorumlu görülemez. Herkes bu konu hakkında istediği gibi düşünür ve
serbesttir.
İşte
bu noktada şu hususu hassasiyetle belirtmek gerekir. Ahir zamanda beklenen bir şahsiyetin
"Mehdi" olarak zuhur edeceği ve insanları kurtuluşa götüreceğine dair
Kur’an-ı Kerim’de hiçbir ayet bulunmamaktadır. Bu hususta doğrudan bir ayet
olmaması nedeniyle Hz. Mehdi inancı hakkında hiçbir Müslüman sorumlu tutulamaz.Hz.
Mehdi’ye inanan inanır, inanmayan inanmaz.
Şu soru akla gelebilir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Mehdi hakkında doğrudan
doğruya bir ayet-i kerime olmasa da, Hz. Mehdi’ye dolaylı olarak işaret eden
ayetler var mıdır? Bazı Alimler, Kur’an’da geçen bazı ayetleri Mehdiyet ile
alakalı görmüşlerdi. Mesela, Ra’d Suresi 7 ayet: “İnkârcılar, “Ona rabbinden bir
mucize indirilse ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın; her topluluğun da bir
kılavuzu vardır.”
Bu ayette geçen “kılavuz”, yol gösterici, toplumların başıboş
bırakılmadıklarına işarettir. Öyleyse, bu Dünya son zamanlarında, hatta en zor
zamanlarında da başıboş bırakılmaz ve Yüce Rabbim bir kurtarıcı gönderir.
Zaten Sevgili Peygamber Efendimiz de (asm) “Mehdi’yi haber vermiştir.”
Şimdi bir başka soru şudur: “Mehdi,
güvenilir hadis kaynaklarında da mı vardır?” İslami ilimlerde güvenilir hadis
kaynağı denildiğinde Kütüb-i Sitte akla gelir. Kütüb-i Sitte, hadislerin büyük bir kısmını
ve genellikle güvenilir olanlarını ihtiva eden altı hadis kitabının tamamına
verilen isimdir.
Şimdi bu soruyu cevaplıyorum: Evet. Mehdi, güvenilir hadis
kaynaklarından,Ebû Davud, Tirmizî ve İbniMâce gibi hadis kaynaklarında zikredilmektedir.
Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) “Dünya’nın tek günlük ömrü bile kalmış
olsa, Allah o günü uzatıp Benden bir kimseyi o günde gönderecektir. Ehl-i
beytimden birisidir ki, o Zatın ismi benim ismime uyar, Babasının ismi de
Babamın ismine uyar. O zat yeryüzünü, eskiden haksızlık ve zulümle dolmasının
aksine, adalet ve hakkaniyetle doldurur" buyurmaktadır.
Yazımın başlığı “Mehdiyet Meselesi ve Kurtarıcı beklemek.” Yazım iki
bölümden oluşuyor. Mehdiyet meselesini böylece açıkladım ve özetle “Mehdi
haktır ve gelecektir. Allah hikmetle iş görür ve ta Adem (as) Peygamber’den
beri insanları dalaletten, sapkınlıktan, azgınlıktan, zulümden ve
haksızlıklardan kurtarmış ve çekilen onca dert ve çilden sonra, huzur ve
kurtuluş bahşetmiştir. Allah insanların
sabrını ve şükrünü açığa çıkartmakta ve imtihan sırrı ile hepimizi bu Dünya’da
belli bir müddet yaşatmaktadır. Yaşama sebebimiz imtihandır.
İnşallah biz de sabır ve şükür içerisinde oluruz.
Yazımın birinci kısmını böylece tamamladım.
Gelelim yazımın ikinci kısmına: “Kurtarıcı Beklemek.”
İslam’da miskinlik, tembellik ve boş boş oturup da beklemek yoktur. Hiç
kimse “nasıl olsa Mehdi gelecek, ben “etliye-sütlüye karışmadan kendi halimde
ve keyfimce yaşayayım” diyemez. İşte budur bizim üzerinde düşünmemiz
gereken.
Mehdiyet hiçbir kimseyi atalete ve tembelliğe sevketmemelidir. Herkes üzerine düşen vazifeyi yapacak ve
emr-i bil maruf, nehy-i anilmünker” (iyiliği teşvik, kötülüğü engellemek) üzere
yaşayacak ve “adeta bir Mehdi gibi” hizmet edecektir. Bizden beklenen budur.
Hazreti Mehdi belki de geldi. Belki de gelmedi. Allah hikmetle iş görür.
Bir bakarsınız, “bir 10 Muharrem Günü, Aşure dediğimiz vakitte Hazreti Mehdi” zuhur eder.
Hazreti Mehdi bir ihtiyaçtır ve Allah’ın izniyle gelecek, insanlığın şu
en karanlık günlerini yaşadığı zaman diliminde tüm insanlığı kurtaracak ve
apaydınlık, en mutlu, en huzurlu günlerin yaşanması için vesile olacak ve buna hizmet
ifa edecektir.
Sözü uzatmayalım. Anlayan anladı. Vesselam.
Not: İki üç haftadır “Hazreti Mehdi hakkında yazı yazayım” diyorum. Hep bir
güncel mesele çıkıyor ve onun üzerinde yazı yazmak durumunda kalıyor ve “Hazreti
Mehdi yazısını” erteliyordum. Hikmetini şimdi anladım. Bu yazı 10 Muharrem 1443
tarihine (Aşure Günü’ne) tevafuk etmesi gerekiyormuş. Haydi hayırlısı.