1-At izi, iti izine karıştı. Hava puslu. Kurt puslu havayı sever. Bazı kurtlar ve kurttan öte çakallar, yavaş yavaş meydana doğru ilerliyor. Bunları görmemek mümkün mü?
2-Dersaneler kapatılsın mı, kapatılmasın mı tartışmasının iki ana tarafı var. Birinci taraf Hükümet, ikinci taraf bir cemaat. Bu tartışmanın kazananı olmaz. Yani bu tartışma bu ikisine de yaramaz.
3-Birileri ellerini ovuşturmuş bekliyor. Zaten bir gazete açıkça yazdı. Manşetteki haberde diyorlar ki, “bakalım hangi testi kırılacak, cemaat testisi mi, iktidar testisi mi?” Sanki ikisinin kırılma ihtimali yok gibi! Ya ikisi de kırılırsa! İşte o zaman o gazetenin sahipleri ve yöneticileri daha çok sevinecek.
4-Dersaneleri değil, gelin Milli Eğitimi tartışalım. Milli Eğitimin 1 milyona yakın eğitici ve diğer personel kadrosu var. Milli Eğitim dev gibi büyüdü. Devleşen her varlık, hantallaşır. O da hantallaştı. Bu hantal yapıyla nereye kadar?
5-Milli Eğitimdeki öğretmenlerin hepsini aynı kefeye koyamam. Sözüm elbette ideal ruhlu, candan sevdiğim öğretmenler için değil. Ancak, Milli Eğitimde o kadar ruhsuz ve ilgisiz öğretmen var ki! Bunların tek derdi ücret, maaş, para-pul. Başka hiçbir şey umrunda değil. Tamam, bu tür özellikte personel Devletin her kademesinde var. Varsın, diğer Dairlerde olsun. Enerji Bakanlığında paracı ve idealden yoksun bir personelin zararı ile Milli Eğitimdeki bu özellikteki bir öğretmenin zararı aynı değildir. Çocuklarımızı ve neslimizi emanet ettiğimiz, ruhsuz, idealden yoksun, maddiyat düşkünü bir öğretmen kendisi gibi ruhsuz öğrenciler ve boş nesiller üretir.
6-Bu Ülkenin hem dersaneye (dersane derken eğitim verilen resmi ya da özel kurumları kastediyorum, esasında okuldaki derslikler de bir dersanedir) hem de tersaneye (tersane derken de yatırım, fabrika, liman, ulaşım, teknoloji gibi sanayi değerlerini kastediyorum) ihtiyacı vardır. Dersaneleri kapatmak çözüm değil, dönüştürmek gerekir. Özel dersanelerde bir birikim var. Bir tecrübe var. Bunları iyiye kanalize etmek gerekir.
7-Dersaneler bu haliyle çok da yararlı değil. Adeta her öğrenciyi ve veliyi “bir para, bir maddiyat gibi gibi gören” zihniyet hakim dersanecilikte. Paran yoksa, dersaneciler gözünde çok değerin yoktur. Eğitim bu kadar paraya endeksli olmamalıdır.
8-Bazı dersaneler, “kazanan ata oynuyorlar.” Yani yalnızca çalışkan öğrencilerle ilgilenip diğer zayıf öğrencileri dolgu malzemesi gibi görüyorlar.
9-Dersanecilik böyle gitmez. Mutlaka ıslah edilmelidir.
10-Dersanecilik ıslah edilirken “iş oldu-bittiye getirilmemelidir.” Gerekirse bir geçiş dönemi ve araştırma dönemi için mühlet verilmelidir. Mesela, beş yıl içinde kademeli bir dönüşüm sağlanmalıdır.
11-Dersaneler kapatılsın mı, kapatılmasın mı tartışmasının yalnızca iki tarafı olduğu izlenimi de giderilmelidir. Bunun artık Milli Eğitim sisteminde çok önemli bir dönemeç olduğu ve “iktidar ve cemaat mücadelesi” ve “kısır çekişme” gibi gösterilmesi önlenmelidir. Bunun için de dersanelerin neden kapatıldığının açıkça ve kapsamlıca izah edilmesi gerekir.
12-Dersaneler gerekli değildir. Ancak, Milli Eğitimin yetersizliğinden dolayı, arızi bir çözümdür. Yani geçici bir çözümdür. Bunu herkesin bilmesi gerekir. Dersane sistemi böyle ilanihaye devam edemez.
13-Dersaneler bir sebeb midir? Yoksa bir sonuç mudur? Ben bu iki sorunun tartışılması gerektiğine inanıyorum. Dersaneler bir sebeb değil, sonuç ise, işimiz kolaydır. Bu sonuca giden olumsuzlukları kaldırdığımızda, (mesela, üst okullara ve üniversitelere girişte sınav kaldırılsa) zaten dersaneler de otomatikmen kalkar. Daha açıkçası şunu söylemek istiyorum: Milli Eğitim ideal, yeterli, kaliteli ve istenen düzeyde bir eğitim sağlasa, üst okullara ve üniversitelere girişte sınavı kaldırsa kim dersaneye çocuğunu gönderir ki?
14- Yazımın başlığına dikkat çekecek olursak, bu Ülkenin hem dersaneye, hem de tersaneye ihtiyacı var. Ancak, günümüzdeki manada dersaneye değil, gerçek dersaneye (okullarda dört dörtlük eğitim-öğretim yapılan dersaneye) ihtiyacı var.
15-Hızlı hızlı bunları yazdım. Son 15 günün en can alıcısı konusu olan “Dersaneler Kapatılsın mı, Kapatılmasın mı?” tartışmasından uzak durmak istedim. Olmadı. Uzak durmak mümkün olmadı. Neticede ben de yazdım.
16- Birşeyler yazmak için değil, “dert söyletir” cinsinden yazdım.
17- Paragraf şeklinde değil de madde madde yazdım. Çünkü bu yazı bir iç dökme ve dertleşme yazısıdır. Bundan dolayı, içimdeki duygu ve düşünceleri madde madde sıraladım. Derdimi madde madde döktüm.
18- Evet, derdimi 17 madde ile açığa döktüm ve rahatladım, vesselam. (Bu maddeyle 18 oldu)