Sevgili Peygamberimiz (asm), asırlar öncesinden bugüne, bize ışık tutacak ve bize yol gösterecek sözler söylemiştir. Bu sözlere Hadis-i Şerif diyoruz. Bu sözler bizim baş tacımız ve gönül ilacımızdır. Bu sözler, Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci rehberimizdir.
Hadis-i Şerif’ler bir Müslümana, hayatında her an ve her olay karşısında takınacağı tavır konusunda elinden tutacağı bir rehber, tutunacağı bir dal ve yolunu aydınlatacağı bir fener hükmündedir. Hadis-i Şerifleri, Kuran-ı Kerim’le birlikte gönlümüze ve zihnimize öyle bir sağlam yerleştirmeliyiz ki, şaşırmayalım ve yolda kalmayalım. İstikamet üzere yola devam edelim.
Ülkemiz son birkaç gündür yine karışık ve ortalık toz-duman. Muhtemelen dışarıdan birileri, içimizden birilerini de kullanarak bizi bize vurduruyor ve dışarıdan da “kıs kıs” gülüyordur. Kendimizi güldürmeyelim. Gelin birlik ve beraberlik içinde olalım.
Kıblemiz bir, fikrimiz-zikrimiz bir, hedefimiz birdir. O hedef iki cihan saadetidir. Bu hedefi düşünen ve ona çalışan, birlik şuurundadır. Bu şuurda olan, bu Ülkede ayrılık-gayrılık ister mi? İstemez elbet.
Nedir bu aymazlık! Nedir bu başkalarının oyununa gelme alışkanlığı! Tamam, biz, iyi niyetliyiz ve herkesi de bizim gibi görüyoruz. Tamam da, bir yerden sonra artık gerçekleri görelim ve hatalarımız varsa, bunlardan da vazgeçelim. Hatalarımıza tevbe-i istiğfar edelim. Birlik ve beraberliğe verilen zararları telafi için hemen kendimize gelelim.
Bir insan hatasını en hızlı bir şekilde nasıl anlar? Şöyle anlar: Yaptığı işin sonucunda kim sevinecek, kim üzülecek? Eğer hatalı işe yapıyorsa, Müslümanlar üzülecek, kâfirler ve münafıklar sevinecek. Bir insan Müslümanı üzmemeli ve kâfiri, münafığı asla sevindirmemelidir.
Benim hayat istikametim de bu fikir önemli yer tutar. İşte tırnak içinde yazıyor ve hatta altını da çiziyorum: “Benim için bu hayatta önemli olan Müslümanın sevinmesi, kafirin ve münafığı üzülmesidir.” Ben buna çalışıyorum ve Rabbim (cc) nasip ederse, ezelden ebede bu yolda yürüyeceğim, İnşaallah.
Yazıma Hadis-i Şeriflerin mana ve önemiyle başlamıştım. İşte bu yazımıza çerçeve ve esaslı bir mihver olacak Hadis-i Şerif: “BİRLİKTE RAHMET, AYRILIKTA AZAP VARDIR.” Yıllardan beridir yazı yazarım, makale yazarım ve yazı içinde büyük harflere yer vermem. Bu yazı içinde işte bu Hadis-i Şerif’i büyük harflerle yazdım ki, insanımız durumun önemini daha büyük bir ciddiyetle anlasın.
Sevgili Peygamberimiz (asm), “birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” şeklindeki bu Hadis-i Şerif’i ile bize asırlar öncesinden uyarı yapıyor. Ayrılmayın, safları sıkı tutun, el ele, gönül gönüle hedefe doğru ilerleyin.
Camide namaz kılarken, İmam Efendi, namaza başlamadan önce şu uyarıyı yapmıyor mu? Safları düz ve sıkı tutun demiyor mu?
Aynı camide namaz kılan ve aynı kıbleye yönelen bizler, camide saflarımız sıkı ve düz iken, bize ne oluyor da, cami dışında, kimimiz garba, kimimiz şarka çekerek, istikametten kopuyoruz.
Müslüman için yeryüzü bir mescittir. Yeryüzünde huzur ve güven olmalıdır. Nasıl ki, camide huzur ve güven varsa, yeryüzünde de huzur ve güven olmalıdır. Yeryüzünde huzur ve güvensizlik varsa, bunun nedeni, yeryüzünü bir mescit gibi görmeyen nifak ve küfür ekibinin yaymış oldukları fitne ve fesattır. Bu nifak ve küfür ekibi Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da, Mısır’da, Tunus’ta, Fas’ta, Pakistan’da ve Müslüman coğrafyanın diğer yerlerinde nasıl huzursuzluk ve kargaşa yayıyorlarsa, aynısını da Ülkemizde yapmak istiyorlar.
Ey Müslüman, oynanan oyunlar belli! Türkiye, kirli ve dış güdümlü bir oyuna ve kardeş kardeşle düşman olmaya doğru çekiliyor. Bu oyun Amerika’dan, İsrail’den mi kaynaklanıyor? Araştırmaya dahi lüzum yok. Esasında, nerden kaynaklandığı önemli de değil. Bizim başımıza bir musibet ve sıkıntı geldiğinde en çok kim sevinecek? Ona bakmak yeterlidir. Bu oyuna en çok sevinecekler, Amerikalılardır, İsraillilerdir. Ya da içimizdeki münafıklardır. Müslümana düşen en büyük görev, münafığı ve kâfiri sevindirmemektir. Oyuna gelmemektir.
Artık bu oyuna gelmeyeceğiz değil mi! Vesselam.