Anız yangınlarıyla ilgili bu kaçıncı köşe yazım ve bu
kaçıncı soru soruşum? Bilmiyorum.
Anız yangınlarının önlenmesine yönelik binlerce yazı
yazdım ve hatta CİMER vasıtasıyla bu sorunu yetkililere bizzat ilettim. Belki
30 yıldır ben iletiyorum, ben bu hususta yazıp çiziyorum. Bu sorun belki bir
asırdır gündemdedir. Belki de bir asırdan daha fazla gündemdedir. Ancak
bu sorun, bu ciddi mesele hâlâ yoğun bir şekilde bizleri üzüyor ve orta yerde
duruyor.
Yok, yok, yok, anız yangınları sorununa çözüm yok. Niye, niye,
niye çözüm yok. Bir gariban yazar olarak bu sorun hakkında yazdığım köşe
yazılarının birkaç linkini burada dikkatlerinize sunayım ve hangi tarihte o
yazıları yazdığımı da belirteyim.
1.Link:
http://m.havadismaras.com/yazarlar/ahmet-sandal/aniz-yanginlarinin-onlenmesi-ve-hayvanlarin-korunmasi/120/
Tarih:21 Mayıs 2014
Yazı başlığı: Anız Yangınlarının Önlenmesi ve
Hayvanların Korunması
2.Link:
https://www.habermerkezi46.com/yazarlar/ahmet-sandal/aniz-yanginlarina-dur-diyen-yok-mu/349/
Tarih:18 Eylül 2015
Yazı başlığı: Anız Yangınlarına Dur Diyen Yok mu?
Anız
yangınlarının önlenmesine ilişkin sırf 2014 ve 2015 yıllarında yazmadım. 2016
yılından bu güne kadar da birkaç yazım var.
3. Link:
https://www.anadolugazete.com.tr/zihniyet-degismeden-keyfiyet-degismez-3955yy.htm
Tarih:25 Eylül 2020
Yazı başlığı: Zihniyet değişmeden keyfiyet değişmez
Bu son yazımda oldukça sert ifadelerle yine konuya dikkat çektiğimi
hatırlıyorum.
İşte o sert ifadeler:
"Türkiye'de
anız yangınları niye bitmez? Çünkü tedbir aldığını sanan zavallı yetkililer,
göstermelik işler yaparlar.”
Bundan 17 sene önce yazmış olduğum resmi bir raporda anızı yanan çiftçinin,
ister sorumlu olsun, isterse olmasın "bildirim" zorunluluğuna
tabi tutulmasını teklif etmiştim. Zavallı yetkililer "çiftçilerimizi
üzmeyelim" diye konunun üzerine gitmediler. Çiftçilerimiz üzülmesin, ama,
anız yangınında nice can yanıyor, bu canlara biz üzülmeye devam edelim.
Ey yetkililer biraz dikkat ve rikkat!" Bu sert sözlerim geçen son yıla aittir.
Yine ikaz ediyorum ve yine yazıyorum. Bu sözlerim de
yeni sözler, “anız yangınlarını önlemeye ilişkin yeni ikazlarım.”
Eskiden hasat mevsiminde ve anızların daha çok
yakıldığı son bahar aylarında yazardım. Bu sefere erken yazdım ve hasat mevsimi
başlamadan dikkat çektim ki, anız yangınlarına ilişkin zamanında tedbir alınsın
diye.
Alınır mı tedbir. Bilmiyorum. Şimdi soruyorum: "Tarım
Bakanlığı anız yangınlarını önlemiyor mu, önlemek mi istemiyor?"
Hemen bu soruya kendim cevap vereyim. Elbette önlemek
istiyordur. Tarım Bakanlığı yetkililerinin en az bizim kadar canlı hayatına ve
tüm varlıklara karşı hassasiyet içerisinde olduklarını sanıyorum. Böyle
düşünüyorum. Ancak aramızda yöntem ve düşünce farklılığı vardır.
Ben acizane bir Yazar olarak, anız yangınlarını önlemenin yolunun "anızı
yanan çiftçinin bunu 30 gün içinde bildirmesi zorunluluğundan"geçtiğini düşünüyorum. Bildirimde bulunmayacak çiftçilere en ağır cezaları
uygulamak suretiyle ya da kusuru olsa da olmasa da "kusursuz sorumluluk"ilkesi uygulanmak suretiyle anızı yanmış çiftçileri ciddi bir şekilde
sorgulamak gerektiği görüşündeyim.
Tarım Bakanlığı sen de kendi görüşünü oluştur ve "anız yangınlarını seyretme! Sırf
ormanlar değil, böcek, kaplumbağa, yılan, kertenkele gibi binlerce hayvan da
yanıyor.”
Hiç mi acımıyor, hiç mi merhamet etmiyorsunuz masum hayvanlara! Hiç mi
acımıyorsunuz anız yangınlarından dolayı yanan ormanlara! Lütfen biraz
duyarlılık!
Ben yazmaya ve ikaz etmeye devam edeceğim. Bu Dünya'da
ancak sözlerim ve yazılarım ile ikaz etmeye gücüm yetiyor. Ancak ikazdan anlamayan ve anız
yangınlarına seyirci olan her Yetkilinin, Ahirette iki yakasından tutacağım,
inşallah.
Sert ifadelerimin nedeni derdimdendir. Çünkü dert söyletir, dert inletir.
Hiçbir kimseye, hiçbir Yetkiliye hiçbir kin ve garezim yoktur. Yalnızca
derdim vardır, onun için inlerim, Yunus misali.
Bir de
anız yangınları ile çok karşılaşıp gördüğüm manzaralardan müteessir oluyorum.
Bundan beş
altı yıl önceydi, bir otobüs ile memleketime seyahat ediyordum. Mevsim anız
yangınları mevsimleriydi. Otobüsümüz Kırşehir civarlarından geçerken ovada, dağ
kenarında, yamaçta alev alev dumanları gördüm. Vakit de akşama yakındı ve hava
kararmakta idi. Bu hafif karanlık ortamında, alev alev dumanlar insanda dehşet
duygusu oluşturuyordu. “Ne oluyor ya, düşman istilasına uğradık da,
düşman kaçarken, her yeri ateşe vermiş de, ovalardan-bayırlardan bu dumanlar
yükseliyor” diye düşünmeden edemedim. Ortada düşman istilası
falan yoktu. Ortada çiftçilerin tarlalarını öbek öbek ateşe verdikleri anız
yangınları vardı. Manzara dehşetti. İrkildim.
Evet,
anız yangınları mevsimi başlamadı, ancak, başladığında özellikle Adana ve
civarında, İç Anadolu Bölgesinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde anız yangınları
insanlarımızı da mustarip edecek. Dikkat edin “insanlarımızı da mustarip
edecek” dedim.
Evet,
anız yangınları asıl olarak topraktaki büyük-küçük canlılara, çiçek ve
böceklere, ağaç ve ormanlara zarar verdiği gibi halkımıza da zarar veriyor. Adana’da
anız yangınları döneminde gökten adeta kurum (is, duman) yağıyor. Tedbir alınmazsa o günler yine yaklaşıyor.
Anız
yangınlarından sırf Adana etkilenmiyor. Adana, Konya, Çorum, Yozgat, Kırşehir,
Şanlıurfa, Afyon, Denizli, Uşak ve civarları da çok etkileniyor. Coğrafi bölgelerimiz itibariyle de en fazla
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Çukurova ile İç Anadolu Bölgesinde anız yangınları
görülür.
Anız
yangınları acı bir gerçektir. “Yapmayın, etmeyin, yakmayın” dedikçe bilinçsiz
çiftçiler, hasat sonrası tarlada kalan buğday ya da arpa gibi ürünlerin sap
kısımlarını (bu kısımlara bazı yerlerde anız, bazı yerlerde firez denilen
kısımları) ataşe vererek yakarlar. Bu şekilde tarlalarını ateşe verirlerken, o
anızların (firezlerin) içinde hayvan olup olmadığını, kertenkele, kaplumbağa,
yılan, böcek ve benzeri hayvanların olup olmadığını hiç akıllarına getirmezler.Akıllarına
getirseler de, toprağın güya, daha verimli olması ve nadasa bırakılmış gibi
verim kazanması şeklindeki yanlış bir düşünce içinde olduklarından hayvanları ve
çiçekleri pek de düşünmezler.
Not: Anız Yangınları ile ilgili yazımın ikinci kısmı yarın
inşallah. Konu mühim yazmaya ve uyarmaya devam.