Dünya’da her yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü
olarak kutlanır. Niye 5 Haziran’da kutlanır ve ne zamandan beri kutlanır?
Birleşmiş Milletler
Teşkilatı, çevre konusunda ilk önemli adımını 1972 yılında atmış ve 113 Ülkenin
katılımı ile “İnsan Çevresi Konferansı” gerçekleştirmiştir. Bu
konferans İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleştirildiği için Stockholm
Konferansı diye de adlandırılır.
Bu konferans Birleşmiş Milletler’in çevre alanındaki çalışmalarının temelini
oluşturmaktadır. Dünya Çevre Günü 1974’ten beri kutlanmaktadır. O konferansta
alınan kararla Stockholm Konferansının başladığı gün olan 5 Haziran 1972 tarihi
çevrecilikte bir milat olarak yerini almıştır. Nitelim o konferans sonunda
uluslararası boyutta bir bildiri yayınlanmış ve çevre literatüründe “Stockholm
Bildirgesi” olarak anılmaya başlanmıştır.Sözkonusu bildiride, bütün
insanlar ve hükümetler çevrenin korunması ve geliştirilmesi için ortak hareket
etmeye çağrılmaktadır.
Dünya’da küresel ve
yerel anlamda ciddi çevre sorunları var. Boş yere BM çevre gündemi ile toplanmıyor.
1972’den bu yana belki onlarca Dünya Çevre Zirvesi gerçekleştirilmiştir.Benim hatırladığım 1992 Brezilya Rio Zirvesi, 2002 Güney Afrika Johannesburg
Zirvesi, 20 yıl sonra 2012’de tekrar
Brezilya Rio Zirvesi gerçekleştirildi. Tabi bu zirveler arasında birçok yılda
birçok uluslararası toplantılar da gerçekleştirilmiştir. Mesela, bu toplantılar
arasında en önemlilerinden birisi, 1997 yılında Japonya’nın Kyoto şehrinde
yapılan bir çevre toplantısıdır “Kyoto Protokolü” olarak anılmaktadır. O protokol, küresel ısınma ve
iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası bir
anlaşma olarak çevre sorunlarıyla mücadelede yerini almıştır.
Dünya’da genel olarak çevre ile ilgili gelişmelerini bu
şekilde özetledikten sonra, Ülkemizdeki çevre gelişmelerini de şu şekilde
özetlemek mümkündür.
1983 yılında 2872 sayılı Çevre
Kanunu çıkartılarak yürürlüğe girmiştir. Çevre alanında Ülkemizdeki en önemli gelişme
1983 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten önce de 1974 yılında
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bünyesinde “Çevre Sorunları Daimi Danışma
Kurulu” ve 1978 yılındaBaşbakanlık Çevre Müsteşarlığı kurulması önemli
gelişmelerdendir. Bu teşkilat 1984 yılında Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğüne
dönüştürülmüş, ardından 1989 yılında yeniden Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı
kurulmuştur.
1983 yılındaki Çevre
Kanunundan sonra çevre alanındaki ikinci önemli gelişme olarak çevre
teşkilatlanmasının 1991 yılında Çevre Bakanlığı düzeyine yükseltilmesidir. Anılan Bakanlık 2003
yılında Orman Bakanlığı ile birleştirilmiş ve 2011 yılında da Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı haline getirilmiştir.
1983 yılında Çevre Kanunundaki en önemli ve en kapsamlı
değişiklik 2006 yılında 5491 sayıl Yasa ile sağlanmıştır.
Çevre sorunlarıyla mücadelede hem küresel ve hem de ulusal
düzeyde çalışmaları yukarıda kısaca özetledik. Tabi, önemli olan bu mevzuat ve
teşkilatlanmalar yanında çevre konusunda samimi ve iyi niyetle yapılan
çalışmalardır. Çevre kirliliği ile mücadele ciddi irade gereklidir. Göstermelik
işlerden hayır gelmez.
Küresel manada iklim değişikliği ve küresel ısınma dediğimiz
sorun Dünya’mızın en ciddi ve en mühim meselesi iken, bazı Ülkelerin bu hususta
iyi niyetli olmadıklarını ve ciddi bir irade göstermediklerini üzülerek
müşahede ediyorum.
Dünya’nın en önemli çevre probleminin önlemek için verilen
mücadeleye kim köstek olmaktadır? Bilin bakalım.
Bilenler bilmiştir. Evet, birçok gelişmiş sanayileşmiş Ülke
sera etkisine neden olan 6 tür gazın emisyonunun sınırlandırmayı, fosil
yakıtlarının (petrol, kömür ve benzeri yakıtların) kullanımını azaltmayı kabul
etmiştir. Ancak, ABD, “ben Dünya’yı kirletmeye devam edeceğim,
sanayide kömür de kullanacağım, petrol de kullanacağım, illa da Dünya’yı
mahvedeceğim” diyor.
Gerçek bu.
2015 yılında Paris'te kabul edilen yeni iklim
anlaşması ile küresel sıcaklıklardaki artışı daha da azaltmak için fosil
yakıtların kullanımını daha da azaltmak maksadıyla yeni kararlar alınmış, Paris
Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için küresel sera gazı emisyonlarının en az
yüzde 55’inden sorumlu 55 veya daha fazla ülkenin aynı zamanda anlaşmaya taraf
olması ve bu ülkelerin hükümetlerinin metni onaylaması gerekiyordu. Paris Anlaşmasını aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu 175 ülke imzaladı. ABD yine yan çizdi.
ABD nasıl mı yan çizdi?
Söz konusu Anlaşma, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir. ABD dahil birçok
Ülke anlaşmaya onay verdiği için ve küresel sera gazı emisyonlarının en az yüzde
55’inden sorumlu 55 Ülke anlaşmaya imza attığı için anlaşma yürürlüğe girdi.
Ancak ABD yine yapacağını yaptı. Bir önceki ABD BaşkanıTrumpParis İklim Anlaşması'ndan çekildiklerini tüm
Dünya’ya duyurmuştur. ABD’de bu
yılın Ocak ayında Başkanlık görevini devralan Joe Biden’ın Paris Anlaşması’na yeniden katılmasıyla ilgili kararnameyi
imzaladığını basındaki haberlerden öğrenmekteyiz.
Çevreyi
en çok kirleten Ülkelerin en başında ABD gelmektedir. Yalnızca ABD’mi? ABD,
Çin, İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya, Japonya, Rusya
ve diğer benzeri Ülkeler çevreyi kirleten Ülkelerdir. Küresel iklim değişikliği
ve sera gazı emisyonlarının artışı ile Dünyanın küresel anlamda bir felaket ile
karşı karşıya gelmesinde en büyük sorumluluk sahibi olanlar işte isimlerini
belirttiğim Ülkelerdir.
Bu
arada şu tarihsel bilgiyi de özellikle burada belirtmem gerekir.
Dünya’da
meydana gelen tüm çevre sorunlarının yüzde ellisi, Dünya yaratıldığı günden
1950 yılına kadar olan dönemde meydana getirilmiştir. Geri kalan %50 çevre sorunu da son 70 yıl içerisinde
meydan getirilmiştir.
Çok
ciddi ve çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Durum oldukça ciddi.
Yani
Dünya milyarlarca yıl önce yaratıldı. Tüm
çevre sorunlarının yüzde ellisi 1950 yılına kadar meydana gelen sorunladır. Ondan sonra meydana gelen çevre sorunu öyle bir hal
almış ki, bu artışı nasıl adlandıracağız? Çok hızlı artışlar için geometrik
artış derler ya. Bence o tespit de
yetersiz kalıyor. Astronomik artış bu.
İnsanoğlu
göz göre göre kendi felaketini hazırlıyor. Kur’an-ı Kerim’de çevre
bozulmalarının ve bunun insanlığın felaketi olacağına dair bir ayet-i kerime
vardır.
“İnsanların
kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece
Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”(Rum Suresi, 41)
Evet, yaşadığımız bunca çevre sorununun sebebi biziz. Biz
derken insanları kastediyorum. İnsanlar arasında da elbette, tüm insanlar
değil. Çevre sorunlarının, küresel
ısınmanın, kuraklığın, iklim değişikliklerinin sorumlusu Batılılardır. Batılı
sanayileşmiş Ülkeler şu an yaşadığımız birçok sorunun (kapitalizm, faiz, borsa,
döviz vb gibi sorunların) müsebbipleri
oldukları gibi çevre bozulmalarının sorumlularıdır. Onların aşırı kâr hırsı,
çarpık sanayileşme anlayışı, kömür ve petrole dayanan üretim teknikleri, insanlığın
karşılaştığı çevre felaketlerini beraberinde getirmiştir.
Yazımın sonunda bir Kızılderili Reis’in ABD Başkanına 1850’li
yıllarda yazdığı mektupta geçen birkaç ifadeye yer vermek istiyorum: “Ey
ABD Başkanı, benim topraklarımı satın almak istediğini, satmadığım takdirde
zorla zapt edeceğini bildirmişsin. Ey ABD Başkanı, ben bu toprakları nasıl
satayım? Hava satılır mı? Gökyüzündeki bulutlar satılır mı? Şırıl şırıl akan bu
nehirler satılır mı? Havada uçuşan bu kuşlar satılır mı? Otlaklarda, ormanların
derinliklerinde kımıl kımıl dolaşan bu böcekler satılır mı? Şu eşsiz
güzellikteki rengarenk çiçekler satılır mı? Büyün bu güzelliklere nasıl paha
biçilir ki?”
Evet, Kızılderili bakışı tüm doğayı eşsiz bir değer ve paha
biçilmesi mümkün olmayan bir varlık görürken, maalesef, Batılı anlayış, her
şeyin bir fiyatı olduğunu ve her şeyin alınıp satılacağını düşünecek kadar
alçak bir mantığa sahiptir. İşte o alçak mantık, çukurdan daha çukur, Batılı
mantığı insanlığın başına çevre sorunlarını bela etmiştir.
İnşallah, yanlıştan dönülecektir. İnşallah çevre konusunda
daha da hassasiyet en yakın bir vakitte tüm Yöneticilerde ve tüm Ülkelerde yer
bulacaktır. Bu umutla 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlar, tüm insanlığa tertemiz
bir çevre, yemyeşil ormanlar ve masmavi denizlerin yer aldığı bir tabiat,
muhteşem bir doğaya sahip olunacak bir gelecek diliyorum.
Bunun için de çevre bilinci gereklidir.