Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.
Kahramanmaraş’ ımızın tanıtımına katkıda bulunmak ve bu vesile ile babamın şiirlerini de sizlere aktarmak amacı ile DOSTTAN NAĞMELER köşesinden sizlerle buluşuyorum. Kahramanmaraş’ı Türkiye’ nin güzide yerleşim yerlerinden biri olarak düşünüyorum, bilmem yanlış mı düşünüyorum?
Tarihi, kahramanlığı, doğal güzellikleri, havası, suyu, lehçesi, pehlivanları ve aşkları babamın ve birçok Kahramanmaraş’lı şairin şiirlerine konu olmuştur.
Meryem Çil Kalesinin efsanesi de bunlardan bir tanesidir. Aslında birileri ilgilense filmlere konu olacak o kadar çok efsanemiz var ki… Maalesef makûs talihimiz burada da devreye giriyor. Şehrimizin gelişmesi, gelir dağılımının alt tabakaya kadar yayılması, sadece sanayi ve tarım ile değil, son yıllarda şairleri ile anılması ile edebi ve sosyal konuların yanı sıra, o şiirlerin şarkılara dönüşmesi, spor, turizm, konularında da atılımlar yapılması gerekir.
İnşallah en kısa zamanda Kahraman Şehrimiz, Maraş’ ımız ve Kahramanmaraş’da yaşayan insanlarımız hak ettiği, gurur duyacağı günlere en kısa zamanda ulaşır.
Meryem Çil; filmlere konu olacak bir aşk, gerçek bir efsane ve Rahmetli Babam Dostozan’ ın şiirsel anlatımı ile Meryem Çil Kalesi Efsanesi, siz dostların beğenisine sunuyorum.
MERYEM ÇİL KALESİNİN EFSANESİ
Andırın'da bir kale, Meryem Çil demişler adına,
Yol boyunca bu kaleler
Andırın, Göksün, Afşin, Elbistan'a kadar.
Meryem Çil,
Masal bu ya, belki gerçek belki değil.
Kale komutanının,
Güzelliği dillere destan,
Biricik nazlı kızı,
Görelim nasıl yazılmış alın yazısı.
Meryem Çil kalesine yakın, iki komşu kalenin,
Birer yiğit ve yakışıklı,
Prensleri varmış kartal bakışlı.
Olacak bu ya,
Meryem Çil'e aşık olur ikisi de
Ancak, Çilli Meryem,
Prenslerden birini görmüş ve tanımıştır,
O tertemiz bakire yüreğini,
Genç prense kaptırmıştır.
Ne var ki diğer prens de
Bu sevdayı bile bile,
Talip olur Meryem Çil'e.
Kız babası ne yaparsa,
Meryem'in babası da onu yapar.
Çağırır kızını yanına,
Bir baba öpücüğü kondurur, o tertemiz alnına.
–Can kızım güzel kızım der,
Şu iki delikanlının,
Her ikisi de seninle evlenmek ister.
Sen hangisini dilersen seç,
İstersen her ikisinden de vazgeç.
Meryem'in o billur gibi teni, kırmızı güller gibi kızarır
Evlenme lafından pek utanır
Bir tercih yapması gerekir fakat,
Her iki tarafı da kırmadan, bir düşmanlık kazanmadan.
Evet...
Düşünür Meryem o gece
Güzel bir yol bulur kendince.
İki kaleden iki prens,
İkisi de aynı anda atlansın,
Ayaklarına toprak değmeden atlarının,
Kim önce gelirse kaleye,
O hak kazansın benimle evlenmeye.
Böyle der Meryem Çil,
Sevdiği gence de haber gönderir.
Tahtadan,
Nalını yaptırsın ayaklarına atlarının,
O zaman,
Basamaz üzerine toprakların.
Öbür prens düşünür taşınır,
Bu iş tamam der,
Kaleden kaleye,
Yol boyu mermer döşetince.
Bütün kale halkı,
Bitkin ve yorgun kalır,
Daha taş döşeme işi yarı olmadan,
Zavallı prens kötü haberi alır.
Ne var ki öteden,
Atının ayaklarına tahta nalın bağlayarak,
Sevdiği prensi Meryem'in,
Gelir kale kapısına elinde bayrak.
Davullar vurulur kırk gün kırk gece
Her gün binlerce kişilik sofra kurulur,
Kavuşur iki sevgili birbirine.
Genç prens ölümsüzleştirmek için bu sevdayı,
Meryemin resmiyle süsler kayayı.
Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın.20.05.2015