Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.
Ülkemizin dört bir yanında yaşanan terör olayları, her gün gelen şehit haberlerimiz ve Ortadoğu üzerine oynanan oyunlar bizleri tedirgin ediyor. Şehitlerimiz ve masum insanların şehadeti yüreğimizi dağlıyor. Teröre destek veren herkesi ve her kesimi Allaha havale ediyor, askerimize, polisimize ve tüm güvenlik güçlerimize Allahtan güç kuvvet diliyorum.
Geçen hafta içerisinde yine bir Maraş aşığı, memleketimizin tanınmış simalarından Mehmet Bilal ağabeyi de ahrete uğurladık. Nice Maraş sevdalısı güzel insanlardan biriydi. Rabbim rahmeti ile muamele eylesin mekanını cennet etsin inşallah.
Yahya Kemal Beyatlı’ nın Sessiz Gemi Şiirinde bahsettiği gibi;
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Bu Dünya da ki son belli, Allah imandan ayırmasın.
Babamda Maraş aşığı bir insandı, şiirlerinde defalarca meth ettiği ve tanıtmaya çalıştığı Maraş’ ı Tüm Maraş aşıkları, sevdalıları, yaşayanları, birkaç saatliğine de olsa Maraş’tan yolu geçenler için bir hatırlatma, Maraş’a hiç gelmeyenler için bir davet olsun bu şiiri.
Yıllarca Kahramanmaraş’ ta olmama rağmen ben dahi Şiirlere konu olan yerlerin bazılarını görme fırsatını bulamadım. İnşallah Maraş’ımızın Türkiye’ mizin güzelliklerini görme fırsatı bulur, barış ve huzur içerisinde yaşarız.
İşte Şair Dostozan’ ın dizelerinde Maraş ağızı ile yazılmış Maraş’ca şiiri…
MARAŞÇA
Maraş seni canım gibi severim.
Anam, babam, emmim yatar kabrinde.
Seni anlatırım, seni överim.
Sen de bir yer ayır bana kalbinde.
***
Bilirsin uğruna nelerden geçtim.
Bakır tasla soğuk suların içtim.
Altmış yedi ilde ben seni seçtim.
Ömrümün düğümü senin elinde.
***
Dağ, taş bayır bayır gezdim ilini.
Okudum, öğrendim, yazdım dilini.
Deli poyrazını ve de selini,
Gördüm ve yaşadım İncebel'inde.
***
Bazan bir kundura, bazan yemeni.
Giydim ayağıma, aldım habemi.
Deli poyrazına verdim dümeni.
Kurdum karargahı Ahırdağ'ında.
***
Kanlıdere'n vardı, Ağdere'n vardı.
"Şekerdere" derdik kalenin ardı.
Bazı sokakların arşın kadardı.
Gülle oynar idik süyük altında.
***
Sırmalı, sandıklı giydim abanı.
Püsküllü edik’in deri tabanlı.
Bir adın kahraman bir adın şanlı.
Mertlik dolanıyor damarlarında.
***
Maserene çalı çırpı topladım.
Eşeğini tımar ettim, kaşıdım.
Karakışlarında dondum, üşüdüm.
Uzunoluk'unda ve Arkbaşı'nda.
***
Süllümü dayadım damına çıktım.
Püsük kovaladım, mırtıklık yaptım.
Puharı dibinde çok aşık attım.
Deveme döndürdüm İttepesi'nde
***
Hememe, mezerle girer kadınlar.
Elinde kesesi, tasta kili var.
Gelin, kaynananın saçını yıkar.
Kirler tuvarlanır göbek taşında.
***
Aşkana da tirşik şovrası kaynar.
Ökkeş'in akşama velimesi var.
Bandosuz düğünde gelin mi oynar?
Döğüşü yapılır gurna başında.
***
Tarhananı etsuyuyla ısladım.
Şovrasıyla ailemi besledim.
Gurbetlerde hayal kurdum, düşledim.
Seninle uyandım her seferinde.
***
Biberini dağa taşa sererdim.
Üzerine kol ve kanat gererdim.
Gozlarını çiğ ipliğe düzerdim.
Nice üzümü deptim salında.
***
Bastığa, samsaya doyamadım desem.
Zahire yapmaya el vermez kesem.
Firik tarhanayı gozla yemezsem.
Ne yüzle gezerim halk arasında
***
Hortum'un, Çürük'ün, Deli Hanif'in
Göçmüş hepsi, yokmuş şimdi sahibin.
Benden başka şayet varsa talibin?
Buyursun kapışak er meydanında.
***
Daha ne söylesem, bilemem gayrı.
Eski haşeşleri göremem gayrı.
Öperim kalanı, hep ayrı ayrı.
Namımız okunur mezar taşında.
1966/ANKARA/DOSTOZAN-M.Hanifi SARIYILDIZ
Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın.29.08.2016