Ülkemiz için ve belki de İslam Dünyasının bütünü için, “15 Temmuz 2016” bir milat, önemli bir tarihtir. Bu Ülkede yaşayanlardan akl-ı selim ile vicdan sahipleri ve vatanını seven insanlar 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıklarını asla unutmazlar ve unutamazlar. O gece akla geldiğinde, darbe girişiminde bulunanlarla ilgili olarak, “Ülkemizin işgal planı, kaos ile iç savaş hesapları, bölünme tehlikesi, dış güçlere maşa olma, siyonistlere piyon olma, masonların ekmeğine yağ sürme” akla gelir. O geceki olayları planlayan ve uygulamaya sokanların FETÖ’cü (Fethullahçı Terör Örgütünden) oldukları ve dış düşman güçlerle birlikte hareket ettikleri artık su götürmez bir gerçektir.
O geceyi Ülke olarak çok şükür sağ-salim atlattık. Gerçi şehitlerimiz ve gazilerimiz var. Bundan dolayı, içimizde büyük hüzün ve kederlerimiz de var. Ancak, bunlarla savdığımız için ve Ülkemizin birlik ve beraberliği ile bölünmez bütünlüğü zarar görmediği için sevinçliyiz.
Bu yazıda asıl belirtmek istediklerim bunlar değil. 15 Temmuz ile ilgili duygu ve düşüncelerimi bundan önce en az 3-4 yazımda ifade ettim. Ben bu yazıda, 15 Temmuz sonrasında duygularımızdan çok, beklentilerimiz üzerinde duracağım. 15 Temmuz tarihinden sonra 2 aydan fazla süre geçti. Ülkemiz o tarihte büyük dönemeçten geçti. Millet olarak büyük tehlike atlattık. Büyük bir tehlike atlattık, ancak, bu tehlike ve tehdit geçmiş midir? İşte önemli olan bunun cevabını vermektir.
Zaten bu yazıda da 15 Temmuz sonrasında beklentiler başlığı altında, bundan sonra “böyle darbe tehlikeleri geçirmemek, Ülkemizin milli birlik ve beraberliğinin zarar görmemesi, dış düşman güçlerin oyununa gelmemek için” yapılması gerekenleri ve Millet olarak beklentilerimizi madde madde sıralayacağım.
Şimdi, “beklentileri anladık da, yazınınız başlığında “eklentiler” de yazıyor. Onlar ne oluyor” diye soracaklar olabilir. “Eklentileri boş verin.” Onlara bir küçük paragrafta yazımın sonunda yer vereceğim.
Evet, Millet olarak 15 Temmuz gecesi, darbe girişimine büyük bir kararlılıkla karşı durduk ve “ya Allah, bismillah, Allah-û ekber” diyerek sokaklara çıktık. Bu nidalarla, göğsündeki imanla darbeye karşı duran bu Milletin beklentileri aşağıdadır:
1- İslam ve İman Çizgisinden ve Sırat-ı Müstakim Yolundan asla bir milim dahi taviz verilmemelidir. Devlet Yetkilileri ve başta Milli Eğitim olmak üzere, İman ve İslam Çizgisinde ve Sırat-ı Müstakim Yolunda hareket etmelidir. Bu yolda hareket ederken Diyanet İşleri Başkanlığının yeni bir dizayn ve yeni bir teşkilata kavuşturulması gerekir. Devlet hiçbir dini cemiyet ya da cemaate teslim edilmeden, her dini cemiyet ve cemaate aynı mesafede eşit davranarak hareket edilmelidir.
2- Devlette atama ve yükselmelerde adalet ve liyakat esas olmalıdır. Devlet kurumlarına işe adam almada adalet ve yükselmelerde de liyakat esas olmalıdır. Kimse mensup olduğu cemaat ya da cemiyet nedeniyle Devlette özle ilgi ve muamele görmemelidir. Bunun için gerekli hukuki düzenlemeler yerine getirilmeli ve Devlet Memurları Kanunu baştan itibaren değiştirilmelidir.
3- Siyasi Etik Yasası bir an önce çıkarılmalıdır. Siyasetçilerin adam kayırmacılığına ve usulsüz işler yapmalarına asla izin verilmemelidir. Seçim Kanunu ile Siyasi Partiler Yasası acilen değiştirilmelidir. Siyasi partilerde tek adamcılığa yol açan ve parti içi muhalefeti engelleyen tüm mekanizmalar kaldırılmalıdır. Bunun için çıkartılacak yeni siyasi partiler yasasında hükümler olmalıdır. Seçim Kanunu da değiştirilmelidir. Seçimler ister mahalli isterse genel seçimler olsun, 4 yılda bir gerçekleştirilmeli ve her ikisi için de aynı günde seçim olmalıdır.
4- Devlet Başkanlığı sistemi ve Anayasa değişikliği bir an önce halk nezdinde ve büyük katılımlarla tartışılmalı ve yapılacak referanduma göre, Devlet Başkanlığı ve Anayasa değişikliği sağlanmalıdır. Anayasa değişikliği derken kasdımız yeni bir Anayasa’dır. Devlet Başkanlığı derken de kasdımız, darbeleri önleyecek ve Ülkemizi içte ve dışta milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettirecek, yeni bir yönetim şeklidir.
5- Garibanlar, masumlar ve mazlumlar korunmaya muhtaçtır. Zenginler, güçlüler, elitler kendilerini koruyacak bir mekanizma bulurlar. Mühim olan zenginler, güçlüler ve elitler değil, garibanlar, masumlar ve mazlumlardır. Devlet garibanlar, masumlar ve mazlumları esas alarak tesis edilmelidir. “Zenginin daha zengin olduğu, kula kulluğun devam ettirildiği, haklının değil güçlünün sözünün geçtiği, hukukun üstünlüğü değil de üstünlerin hukukunun egemen olduğu” bir rejimde garibanlar, masumlar ve mazlumlar korunamaz. Garibanları, masumları ve mazlumları kayıtsız ve şartsız koruyacak bir Devlet mekanizması tesis edilmelidir.
6- Halkta ve toplumda demokrasi, hoşgörü, sevgi ve saygı iklimini dört mevsim geçerli kılacak adımlar atılmalıdır. Topumda ve halkta sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü yaygınlaştırmak için başta Devlet adamlarına ve siyasilere büyük görev düşmektedir. Bu kişilerin bu hususta bizzat örnek olmalarını bekliyoruz.
7- Hukuk ve adalet tarihin en eski devirlerinden beri şu üç kaideyi temel alarak yükselmiştir. a)Suçların kanuniliği ilkesi. (Suç olmadan ceza olmaz).b) Suçların şahsiliği ilkesi. (Kimse bir yakınının işlediği suçtan dolayı suçlanamaz). c)Kimsenin baştan itibaren suçlu görülemeyeceği ilkesi. (Suçluluğu ispat olana kadar herkes masumdur). Bu üç temel ilke gözardı edilirse hangi çağda olursanız olun "taş devrine" dönülmüş olur ve hem adalet, hem hukuk "ayaklar altına alınmış" olur. Bu ilkelerden asla ve asla taviz verilmemelidir ve bu üç ilke tam olarak hayata geçirilmelidir.
Evet, Millet olarak 15 Temmuz sonrasında beklentilerimiz bunlardır ve inşallah gerçekleşir.
Gelelim, “eklentilere”. 15 Temmuz 2016 gecesinde ortada görülmeyen ve hatta darbe başarılı olsaydı, darbeciler tarafında yer alacakları muhakkak olan, bazı katı laik kafalar, “Devlette şunları şunları da isteriz” diyerek ahkam kesmeye başladılar. Bu kafalar Devleti tekrar 1923-1950 yıllarında olduğu gibi, halkın inanç değerlerine aykırı bir biçimde yönetmeye hevesleniyorlar. Bu kafaların da darbeci oldukları ve 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini de bu kafaların gerçekleştirdikleri muhakkaktır. Darbeci oldukları belli olan bu adamlar, 15 Temmuz gecesi ortalıkta görünmez iken, 15 Temmuz sonrasında piyasaya çıkıp da bazı dayatmalarda bulunuyorlar. Bunların dayatmaları ve isteklerine ben “eklentiler” diyorum. Bu eklentileri değil, 15 Temmuz sonrasında Milletimizin beklentilerini yerine getirmek gerekir, vesselam.