Kahramanmaraş olarak hep zıt taraflarda gezeriz. Memleket meselesi bizi ilgilendirmez, kendi sorunlarımız bizim için daha elzemdir icabında..
Ama iş mangalda kül bırakmamaya geldiği zaman; eser gürler memleketin lobi ve kulis faaliyetlerinin eksikliğinden ya da olmadığından yana dert yanar dururuz.
Bu yönde gayret ve çaba ortaya koyanları da adeta tefe koyar; insanı yaptığına ya da yapacağına pişman eder, anasından emdiği sütü burnundan fitil fitil getirir, dosta düşmana maskara oluruz.
Gelelim mevzuuya..
Memleket hafta başından bu yana, Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Başkanı Kemal Karaküçük’ün, Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) üst düzey üyelerine bağ evinde verdiği yemek ve çalınan sazları konuşuyor.
Saz dediysek; davul-zurna yok, dansöz yok, yemeğe katılanlar arasında benim gibi teneke sesini duyunca ortaya fırlayıp göbek atan da yok.
Ortada ‘fasıl’ var. (En azından fasıl dinlemek için o mekanda bulunmak isterdim.)
Moda deyimle an itibari ile, bu yazıyı kaleme alırken Ankara’dayım. Garanti kredicileri tanımam. Ufak tefek ziyaretler için Ankara’ya gelmişken, bu zevatlarla haşır neşir olan ağabeylerim vasıtasıyla, Maraş-bağ evindeki fasıl olayını sordurdum.
Maraş’tan memnun kalıp kalmadıklarını, ev sahibinin ilgi alakasına kadar ne varsa bir betimleme-inceleme-irdeleme faslı yaptım.
Tek kelime ile, canları sıkkın..
Olayın bu şekilde Basın’a yansıtılmasına ve Maraş sanayicilerinin kavgalarına meze yapılmaları hoşlarına gitmemiş..
Halbuki Maraş’tan çok memnun olmuşlar..
Bu konuyu, basın camiasına hızlı giriş yapan Mustafa Karaaslan; “Bu şehre her kim ihanet ederse, lanetlerim...” başlığı ile,
TRT temsilcisi Fatih Nalbantbaşı ise; “Kahpe içerde olursa, kapı kilit tutmaz” diyerek gündeme getirdi.
Ben kapı-mapı, kilit-milit, kahpe-ırıskı-dırıskı bilmem..
Bu mesele memleket meselesidir.
Ankara’dan gelen Garanti kredici ulemalardan biri; “Maraş bu işin her türlü atraksiyonunu yaptı ama, eminim ki bu işin kaymağını Gaziantep yiyecek” derken, her halde bu saz-santır işinin kamuoyuna yansıtılış biçimini kastetti.
Bu senenin başında, aklı evvel bir profesörde, memleketteki iki büyük dondurmacı ile sorun yaşadığından, intikam amaçlı dondurma ile ilgili absürt bir laf etmiş, bunu da en az prof. kadar aklı evvel bir muhabir gündeme taşımıştı.
Bu işlerin memleket meselesi olduğunu unutmamak lazım.
Şimdi başa dönelim.
Esas mevzuya girelim.
İçerden fotoğraf sızdırılması çok çirkin. Gelenlerin sayısı belli. İşe Sırrıberk Arslan tarafından bakacak olursak, fotoğrafı bulmuş, haberi patlatmış.
Memleket meselesi açısından bakıp bakmaması elbette ki şahsi tercihi.
Sırrı kardeşim, hep ulusal basında çalıştığı için yaptığı haberin, memleket açısından ne getirip götüreceğine bakmaz…
O günden beri araştırdım, soruşturdum.. Fasıl yapıldığı gün, Suruç patlamasının 3. günü. Ayrıca şehitlerimiz de var….
O 3 günden bu yana hiçbir yerde, birkaç belediye dışında program erteleyen yok. Yas yok, matem yok.. Ülke genelinde alınan bir yas kararı da yok.
Sonra; bizim Maraş’ta, ülke dışında hangi Müslüman ölse gıyabında cenaze namazı kılan din/diyanet/siyaset/ticaret yapan hocalardan ses yok..
Ama orda bir olay olmuş, olmasa elbette daha iyi idi. Hayır ve şer Allah’tandır. Ama kimse yas tutmamış, hayat devam ediyor.
Gelen ulemaların belki de, bir daha Maraş’a yolu düşmeyecek.
Ben de olsam elimden geleni yapardım, onları en iyi şekilde ağırlamaya gayret ederdim… Memleketten hoş seda ile ayrılmaları için elimden geleni yapardım.
Sonra orada bulunan isimlerin kahkahaları gündeme gelmiş.
Ben özellikle Mehmet Kambur beyin damadı Furkan Bayazıt’ın yükse sesle konuştuğunu bile duymadım. Kadir Gülkesen yine öyle..
Diğer yöneticilerin isimlerinden bahsedilmemesi bile, Fatih Nalbantbaşı’nın; “kahpe içerde olursa” tezini doğrular nitelikte..
Sonra ortada dolaşan ses kayıtları da bu işin içinde öyle saz-maz çalmaktan öte bir takım ucuz hesapların olduğunu apaçık ortaya koyuyor.
Acemice tezgâhlanmış bir vaka-i adiye.
Siz siz olun, şapkanızı önüne alıp memleketin köküne dinamit koymaya çalışanlara alet olmayın.
İşin içine bir takım geometrik şekilleri sokup, ucuz işlere girişmeyin.
Delikanlı olun.
Kemal Karaküçük işinize gelmiyorsa, seçimlerde devirin.
Olmadı; niye işinize gelmediğini, işin aslının öyle paralel-maralel, yuvarlak-muvarlak olmadığını, aslında şahsi intikamlar peşinde ‘olunduğunuzu’ kamuoyu ile paylaşalım da, millet ne kadar memleketsever (!) olduğunuzu görsün…